Audemars Piguet, çarpıcı koyu mavi bir tonda giyinmiş üç yeni seramik saat tanıttı. Ve bu herhangi bir mavi değil, efsanevi “Bleu Nuit, Nuage 50”, ilk olarak 1972’de orijinal Royal Oak için yaratılan ve şimdi yıllarca süren teknik sihirbazlıktan sonra seramikte yeniden tasarlanan kasvetli bir renk tonu.

150 yıl önce Audemars Piguet’nin doğduğu Vallée de Joux’da gece gökyüzü alışılmadık derecede berraktır. Uzun zamandır saatçilere yıldızları, ay evrelerini ve gezegen hizalamalarını takip etmeleri için ilham vermiştir. 70’lerde, efsanevi tasarımcı Gérald Genta başını kaldırdı ve o ışıltılı karanlığı ilk Royal Oak’ın kadranına yansıttı. Kadranın rengi “Bleu Nuit, Nuage 50” deneysel bir karışımın sonucuydu. Siyah bir pigment lakeye karıştırılarak dönen bulut benzeri bir etki yaratıldı. Bu göksel renk hızla saatçilik geleneğinin bir parçası haline geldi.

Aynı büyülü maviyi seramik için yeniden yaratmak kolay değildi. Sert, kaprisli ve birden fazla bileşen arasında renk uyumu sağlamak için oldukça zor. Ancak Audemars Piguet’nin başarılı olduğu zorluk tam da bu. Birkaç yıllık araştırma ve geliştirmeden sonra marka bunu çözdü ve her parçada kusursuz, tek tip bir renk tonu sağladı.

Seramik binlerce yıldır var, ancak saat yapımında şu anda kullanılma şekli eski zamanlardan çok uzak. Tüy kadar hafif, çizilmeye dayanıklı ve inanılmaz derecede şık. Malzemenin geleneksel cilalama tekniklerine karşı inatçı direncine rağmen her bileşen işlenmeli, sinterlenmeli ve elle bitirilmelidir. En son Royal Oak ve Royal Oak Offshore modellerini bu kadar ilgi çekici kılan şey, asırlık zanaatkarlığın ve fütüristik malzeme biliminin çarpışmasıdır.

Blancpain, yirmi yıldan uzun süredir okyanus korumaya olan sarsılmaz bağlılığını, horolojik ustalığı çevre savunuculuğuyla iç içe geçirerek göstermiştir. Bu mirası sürdüren İsviçreli saat üreticisi, sınırlı sayıda üretilen yeni Blancpain Ocean Commitment (BOC) saatini tanıttı. Dünya çapında yalnızca 100 adet bulunan bu özel model, son teknoloji saatçilik ve deniz korumacılığının dikkate değer bir birleşimidir.

Blancpain’in deniz ekosistemlerini korumaya olan bağlılığı, dünyanın ilk gerçek dalgıç saati olan ikonik Fifty Fathoms’un yaratıldığı 1953 yılına dayanmaktadır. Bu saat, yalnızca su altı keşfini yeniden tanımlamakla kalmamış, aynı zamanda Blancpain’in okyanus korumacılığına olan güçlü bağlantısının da başlangıcını işaret etmiştir. Blancpain Ocean Commitment girişimi, o zamandan beri markanın temel taşı haline gelmiş ve deniz ekosistemlerini korumaya yönelik küresel çabaları desteklemektedir.

Fifty Fathoms 70. Yıl Dönümü Act 2 Tech Gombessa’dan ilham alan bu dikkat çekici saat, 23. Sınıf titanyumdan yapılmış 45 mm çapındaki etkileyici bir kasaya sahip. Dayanıklılığı ve hafif özellikleriyle tanınan bu malzeme, dalgıçlar ve günlük kullanıcılar için hem konforu hem de performansı artırıyor.

14,1 mm kasa kalınlığına sahip Fifty Fathoms Tech BOC IV, hiperbarik koşullarda satürasyon dalışları sırasında güvenli kullanım için bir helyum valfiyle donatılmıştır. Kubbeli siyah seramik bir eke sahip tek yönlü çerçeve, eldivenli ellerle bile optimum tutuş için hassas bir şekilde tasarlanmıştır. Bu arada, siyah kadran ışığın %97’sine kadarını emerek eşsiz su altı okunabilirliği sağlar. Lüminesan blok şeklindeki saat işaretleri, düşük ışıklı ortamlarda görünürlüğü daha da artırıyor.

Saatin dahili pabuçlarla bağlanan entegre siyah kauçuk kayışı, olağanüstü ergonomi ve şık, çağdaş bir tasarım sunar. Yenilikçi mühendislik ve zamansız estetiğin bu karışımı, Fifty Fathoms Tech BOC IV’ü hem profesyonel dalgıçlar hem de lüks tutkunları için uygun çok yönlü bir saat olarak sağlamlaştırır.

Fifty Fathoms Tech BOC IV’ün kalbinde ünlü Calibre 1315A otomatik mekanizma bulunur. Güvenilirlik ve hassasiyet için tasarlanan bu yüksek performanslı mekanizma, etkileyici beş günlük bir güç rezervine sahiptir. Anti-manyetik silikon denge yayı, olağanüstü kronometrik doğruluk sağlarken, safir kristal kasa arkası, belirgin mavi BOC logosuyla süslenmiş 18 ayar altın salınımlı ağırlığı ortaya çıkarıyor.

Her Fifty Fathoms Tech BOC IV, koruyucu bir Pelicase™ kutusunda sunulur ve numaralandırılmış bir bağış sertifikasıyla birlikte gelir. Sahipleri ayrıca ödüllü fotoğrafçı Laurent Ballesta tarafından çekilmiş özel bir fotoğraf alacaklardır. Doğal ortamında bir at nalı yengecinin bu çarpıcı görüntüsü, Ballesta’nın beğenilen Yılın Yaban Hayatı Fotoğrafçısı serisinin bir parçası olarak Blancpain’in saat yapımcılığı sanatı ile okyanus misyonu arasındaki bağlantıyı vurgular.

Dahası, her saat sahibi, okyanus koruma savunucularından oluşan özel bir topluluk olan özel Blancpain Ocean Commitment Circle’a katılmaya davet edilir. Bu üyelik, markanın bilimsel araştırmaları, deniz restorasyonunu ve sürdürülebilir çevre uygulamalarını ilerletme taahhüdünü daha da güçlendirir.

LVMH Watch Week 2025, iki büyük şehirde düzenleniyor: New York ve Paris. Dubai ve Singapur’dan sonra, 2024’te Miami’de, LVMH, dokuz markasının yeni saatçilik ürünlerini basına sunmak için New York ve Paris’i seçti. New York’ta etkinlik 21 ve 22 Ocak’ta 5. Cadde’deki Tiffany’s Landmark’ta ve komşu Louis Vuitton ve Bvlgari butiklerinde düzenlendi. Paris’te, LVMH grubuna ait Cheval Blanc oteli ve bazı markaların butikleri, 30 ve 31 Ocak’ta Avrupa basınını ağırlayacak.

“New York-Paris, LVMH Watch Week’in bu altıncı edisyonunun ortak noktası, markalarımız ve grup için iki önemli bölge arasındaki bağ gibi. Watch Week’i ABD’de üst üste ikinci yıl düzenlemek, stratejimizin merkezinde yer alan bu pazarın büyük önemini ve bizi Amerikalı müşterilerimize ve ortaklarımıza bağlayan derin bağlılığı hatırlatıyor.”
LVMH saat bölümünün başkanı ve CEO’su Frédéric Arnault, bir basın bülteninde;
“Bu edisyonda Tiffany & Co., Louis Vuitton ve L’Epée 1839’u yeni sergileyen markalar olarak ağırlamaktan da gurur duyuyoruz.” dedi.

Bu edisyonda, her ev yalnızca kendi yeni ürünlerini tanıtacak.
Bunlar arasında..
Bvlgari’nin Serpenti Seduttori koleksiyonu, Daniel Roth’un Extra Plat Souscription’ı, Gérald Genta’nın Gentissima Oursin Fire Opal’ı, Hublot’nun Big Bang Meca-10 koleksiyonu, Louis Vuitton’un Tambour Taiko Spin Time koleksiyonu, TAG Heuer’in Formula 1 Chronograph’ı, L’Epée 1839’un T35 koleksiyonu, Tiffany & Co.’nun Jean Schlumberger koleksiyonu ve Zenith’in Defy Skyline Chronograph Skeleton koleksiyonu yer alacak.
43.000’den fazla çalışanı ve 1.128 butiğiyle ABD, grubun ve mağazalarının büyümesinde önemli bir rol oynuyor.
Amerikan pazarı, LVMH grubunun 2023 satışlarının % 25’ini temsil ediyordu.

Lüks saatçiliğin karmaşık dünyasında, Greubel Forsey’in son yaratımı Hand Made 2, zanaatkar hassasiyetinin sınırlarını yeniden tanımlıyor. Asırlık teknikleri vizyoner tasarımla birleştiren bu olağanüstü saat, el işçiliğinin kalıcı sanatına bir övgüdür.

Saatin en görkemlisinden en küçüğüne kadar 270 bileşeninin her biri ayrı ayrı elle işlenir, cilalanır ve birleştirilir. Bu titiz süreç, nadirliğini ve ayrıcalığını vurgulayan 5.000 saatten fazla emek gerektirir. Yılda yalnızca iki ila üç parça üretilen bir Hand Made 2’ye sahip olmak, bir horolojik tarih parçasına sahip olmaya benzer.

Otomatik üretime büyük ölçüde dayanan çoğu modern saatin aksine, Hand Made 2 gerçek el yapımı saatçiliğin özünü örnekliyor. Hassas torna tezgahlarından pantograflara kadar neredeyse her bileşen, en yüksek kalite ve özgünlük standartlarını garanti eden geleneksel aletler kullanılarak üretiliyor. Safir kristal ve kasa contaları dahil olmak üzere yalnızca beş bileşen el yapımı değil ve bu da söz konusu olağanüstü işçilik seviyesini daha da vurguluyor.

Mekanik karmaşıklığının ötesinde, Hand Made 2 estetik çekiciliğini artıran bir dizi kaplama sergiliyor. El yapımı Alman gümüş köprüler, Grand Feu emaye kadranlar ve altın şatolara yerleştirilmiş zeytin kubbeli mücevherler, teknik olarak dikkat çekici olduğu kadar görsel olarak da çarpıcı bir saat yaratmak için bir araya geliyor.

Greubel Forsey’nin inovasyona olan bağlılığı Hand Made 2’nin yapısında açıkça görülüyor. Marka, mükemmel zaman tutmayı sağlamak için sarma, kesme ve manuel ayarlamalar içeren titiz bir süreç olan denge yaylarının işçiliği gibi geleneksel teknikleri yeniden canlandırmış ve mükemmelleştirmiştir. Saatçilik tekniklerini korumaya ve geliştirmeye olan bu özveri, Greubel Forsey’i lüks saat sektöründe lider olarak öne çıkarmaktadır.

Hand Made 2, her ayrıntısı büyülemek için titizlikle tasarlanmış, gözler için bir şölen. Mavi çelik kollardan ve cilalı yanlardan yakutların koyu kırmızı tonlarına kadar malzemelerin etkileşimi, eşsiz bir kromatik derinlik yaratır. Çerçevenin altında, mimari hareket uyumlu bir mekanizmayı ortaya çıkarır ve gözlemciyi karmaşık tasarımına hayran kalmaya davet eder.

Kasa arkası, her bir öğenin olağanüstü beceri ve özveriyi yansıttığı mükemmel bir şekilde tutarlı bir mekanizma sergileyerek bu görsel anlatıyı genişletir. Tasarıma yönelik bu bütünsel yaklaşım, Hand Made 2’nin her açısının hayranlık duyulacak yeni bir şey sunmasını sağlar.

Geleneksel becerileri korumaya ve yeniliği teşvik etmeye olan sarsılmaz bağlılığıyla Greubel Forsey, hem bir sanat eseri hem de bir mühendislik harikası olan bir saat yarattı. Hand Made 2, hepimizi, genellikle hız ve verimlilik tarafından tüketilen bir dünyada, durup sıra dışı olanı takdir etmeye davet ediyor.

Omega’nın ikonik saat koleksiyonlarının temel taşı olan Seamaster Diver 300M, Grade 2 Titanyum ve Bronz Altından yapılmış çarpıcı yeni bir modelin tanıtımıyla evrimini sürdürüyor. Yakın zamanda piyasaya sürülen paslanmaz çelik muadillerinin başarısını temel alan Omega Seamaster Diver 300M Titanyum ve Bronz Altın Sürümü, lüks dalış saatlerinin sınırlarını yeniden tanımlıyor ve yenilikçiliği, mirası ve tasarım mükemmelliğini kusursuz bir şekilde harmanlıyor.

No Time To Die’da kullanılan Seamaster Diver 300M 007 Sürümünden ilham alan yeni saat, kubbeli safir kristali ve yeşil alüminyum kadranıyla vintage bir çekicilik sunuyor. Son yılların seramik tasarımlarından bu estetik sapma, zamansız bir sofistikelik duygusu uyandırıyor. Bond saatiyle özdeşleşen örgü bilezik stili, Omega’nın gümüş ekranda bıraktığı mirasla olan bağlantısını daha da güçlendiriyor.

Omega Seamaster Diver 300M Titanium ve Bronze Gold Edition’ın kalbinde, dayanıklılık, yenilikçilik ve lüksü örnekleyen bir kombinasyon olan Grade 2 Titanyum ve Omega’nın özel Bronze Gold’unun eşleşmesi yer alır. 42 mm fırçalanmış kasa ve bilezik, hafif ancak sağlam nitelikleriyle ödüllendirilen Grade 2 Titanyumdan titizlikle üretilmiştir. Korozyona ve aşırı sıcaklıklara karşı dayanıklılığıyla bilinen bu malzeme, havacılık uygulamalarında favori olup maceracı arayışlar için pratiklik ve dayanıklılık sunuyor.

Bunun aksine, çerçeve, kurma kolu, helyum kaçış valfi ve kollar Omega’nın tescilli Bronze Gold alaşımını sergiler. Diğer bronz alaşımlarında yaygın olan yeşil oksidasyona yenik düşmeden ince, doğal bir patina geliştirmek üzere tasarlanan Bronze Gold, sade bir zarafet yayan yumuşak pembe bir tonu korur. Hipoalerjenik ve demirsiz olan bu malzeme ayrıca manyetik direnci artırarak Omega’nın kullanıcı konforuna ve hassasiyete olan bağlılığını vurgular.

Yeşil alüminyum kadran ve oksalik eloksallı alüminyum çerçeve halkası, modern malzemeleri vintage esintili tasarımla birleştiren öne çıkan özelliklerdir. Vintage Super-LumiNova ile doldurulmuş karartılmış indeksler, düşük ışık koşullarında okunabilirliği garanti ederek saati görsel olarak büyüleyici olduğu kadar işlevsel hale getirir. Yine Super-LumiNova’da bulunan dalış ölçeği, modelin su altı maceralarına olan bağlılığını vurguluyor.

Sağlam dış yüzeyinin altında, İsviçre saatçiliğinin mükemmelliğinin bir kanıtı olan Co-Axial Master Chronometer Calibre 8806 mekanizması yer alır. Safir kristal kasa arkasından görülebilen bu mekanizma, METAS tarafından onaylanan en yüksek hassasiyet, performans ve manyetik direnç standartlarını karşılar. İster derinliklerde gezinin ister günlük hayatın talepleriyle yüzleşin, bu saat güvenilirlik ve doğruluğu garanti eder.

Alıcılar, imzalı titanyum örgü bilezik veya katlanır tokalı entegre yeşil kauçuk kayış arasında seçim yaparak Omega Seamaster Diver 300M Titanyum ve Bronz Altın Sürümü’nü özelleştirebilirler. Her iki seçenek de konfor ve stil sunarak saatin aktif aktivitelerden sofistike ortamlara sorunsuz bir şekilde geçiş yapmasını sağlar.

Tiffany & Co., Toronto’da 8.000 metrekarelik bir alanı kaplayan yeniden tasarlanmış Yorkdale Alışveriş Merkezi butiğinin kapılarını açtı. LVMH Moët Hennessy Louis Vuitton’a ait Amerikalı mücevherciye göre, yeni lokasyon Tiffany’yi Kanada’ya yeniden tanıtıyor ve markanın en son tasarım konseptini sergiliyor.

“Yeniden tasarlanmış Yorkdale amiral mağazamızla Tiffany & Co.’yu Kanada’ya yeniden tanıtmaktan heyecan duyuyoruz. Tiffany’nin dünyanın en seçkin kuyumcusu olarak konumunu yükselten yeni mağaza, mimarlık firması SANAA tarafından yapılmış büyüleyici, özel yapım elmastan ilham alan bir cephe, dikkat çekici sanat ve olağanüstü işçilikle en son tasarım konseptimizi sergiliyor.” diye açıklıyor CEO Anthony Ledru.

Mağazanın cephesi, cilalı alüminyum panellerle çerçevelenmiş 32.000 cam tuğladan oluşan miras ve yaratıcılığın bir füzyonunu sergiliyor. “Pırlantalar ham halde” konseptinden ilham alan tasarım, Tiffany’nin ham elmasları mücevhere dönüştürme konusundaki uzmanlığını simgeliyor.
Cephe projesi ışığa, şeffaflığa ve yansımaya odaklanıyor. Cam tuğlalar, Tiffany’nin işçiliğine ve mirasına atıfta bulunan, elmas ham halde konseptini izleyen parlak, mücevher benzeri bir etki yaratmak için yerleştirilmiş.

Her parça, ışığı kırarak cepheye gün boyunca değişen ve insanların akışına uyum sağlayan dinamik bir görünüm kazandırıyor. Cam tuğlaların düzeni hareket hissini daha da artırarak akışkanlık ve canlılık izlenimi yaratıyor.
Mağazaya giren ziyaretçiler, mimar Hugh Dutton tarafından tasarlanan ve Kanada’nın ulusal sembolü olan akçaağaç yaprağına saygı duruşunda bulunan özel yapım bir ışık heykelini keşfediyorlar. Tiffany’den HardWear, Tiffany’den T, Tiffany’den Lock ve Tiffany’den Knot gibi markanın koleksiyonlarını aydınlatıyor. Koleksiyonlar, sedef kakmalı nikel ve gül altın ayaklı dokuma metal kasa hatlarında sergilenmektedir. Toronto’nun tarihi mimarisinden ilham alan mağazanın iç kemerleri, ziyaretçileri çeşitli odalarda yönlendirir.

Damien Hirst’in “Tiffany Incredible”, Vik Muniz’in “Repro: Musée d’Orsay (Rochefort’s Escape, after Manet)” ve Sho Shibuya’nın Tiffany Blue vurgularına sahip bir dizi suluboya resim olan “Sunrise From a Small Window” gibi ünlü sanatçıların çeşitli sanat eserleri mekanın her yerine entegre edilmiştir.

Butikte, eşsiz eserleri sergileyen bir Tiffany yüksek mücevher alanı ve Jean Schlumberger galerisi bulunmaktadır. Aggio’nun Tiffany için özel olarak tasarladığı özel bir Apollo avize, şampanya rengi altın varaklı bir tavandan sarkıyor ve Schlumberger’in en dikkat çekici tasarımlarının ardındaki göksel ilhamı özetliyor.

Saatin en büyüleyici özelliklerinden biri, takvim zamanı (ortalama güneş zamanı) ile gerçek güneş zamanı arasındaki tutarsızlığı gösteren karmaşık bir işlev olan zaman denklemidir. Dünya’nın eliptik yörüngesi ve eksenel eğiminden kaynaklanan bu sapma 16 dakikaya kadar ulaşabilir. Marine 5887, kullanıcıların çift dakika kolu sayesinde her iki saat standardını aynı anda görmesini sağlar. Biri ışıldayan bir uçla takvim zamanını, diğeri ise cilalı, altın kaplama bir halka ile güneş zamanını gösterir. Bu çift ekran, zamanın akışkanlığının özünü, güneşe göre zaman ölçmenin kadim uygulamasına saygı duruşunda bulunan şiirsel bir dokunuşu yakalar.

Marine 5887, mekanik olarak gelişmiş olduğu kadar görsel olarak da çarpıcıdır. Korozyona karşı olağanüstü direnciyle bilinen platin kasası, siyah bir yüzeyde dalgalanan el guilloché dalgalarıyla okyanusun hareketini çağrıştıran bir kadranı çerçeveler. Karartılmış altından yapılmış kabartmalı Roma rakamları klasik bir zarafet havası katarken, ışıldayan noktalar ve altın flama tarzı saat işaretleri Marine koleksiyonunun merkezinde yer alan denizcilik sembollerini çağrıştırır.

Breguet’nin zanaatkarları, titiz guilloché işçiliği ve el oyması yoluyla her saate sanat ve hassasiyet katar. Saatin arka yüzünde, platin salınımlı ağırlığa kazınmış 18. yüzyıl Fransız donanma gemisi Royal Louis’in tasviri yer alır; bu, Breguet’nin deniz kronometrisine yaptığı katkılara bir göndermedir. Namlu üzerindeki pusula gülü, saatin denizcilikten aldığı ilhamı daha da vurguluyor.

Karmaşıklığına ek olarak, Marine 5887, 1’den 31’e kadar yarı dairesel bir ölçekte günleri izleyen geriye doğru giden bir tarih koluna sahip sürekli bir takvim içerir. Gün, ay ve artık yıl için ek göstergeler, siyah bir arka plana karşı net beyaz metinle zahmetsiz okunabilirlik sunar. Bu sofistike ancak pratik düzen, zarafeti okunabilirlikle birleştirerek Breguet’nin tasarım felsefesini güçlendiriyor.

Bir diğer işlevsel özellik ise, saat 7 ile 8.30 arasında yer alan mavi bir göstergeyle gösterilen güç rezervi göstergesidir. Tamamen kurulmuş 5887, 80 saatlik bir güç rezervi sunuyor; bu, yapısının güvenilirliğini vurgulayan dikkate değer bir başarı. Bu rezerv, Breguet’nin denizcilik navigasyonu için olmazsa olmaz olan denizcilik hassasiyet standartlarına saygı gösteren Marine koleksiyonunda özellikle önemlidir.

İlk olarak 2017’de piyasaya sürülen ve daha sonra 2020’de çarpıcı bir pembe altın versiyonuyla genişletilen Marine 5887, her yinelemede saatin sanatsal ve teknik profilini geliştirerek sürekli olarak gelişti. Bu sonbaharda, platin edisyon koleksiyona katılıyor; gümüş-gri tonları, ay ışığında okyanusu çağrıştıran koyu bir guilloché kadranla birleşerek saatin denizcilik köklerini vurguluyor. 43,9 mm platin kasa dayanıklılığın bir simgesi iken, ultra ince tasarım Breguet’nin tasarımlarında beklenen zarafeti ve giyilebilirliği koruyor.

Marine 5887’nin Super-LumiNova® ile doldurulmuş saat ve dakika kollarından altın çapa şeklindeki tarih göstergesine kadar her bir öğesi, Breguet’nin işçiliğe ve yeniliğe olan bağlılığını yansıtır. Marine Tourbillon Equation Marchante 5887, bu nedenle, bir saatten daha fazlasıdır. Breguet’nin mirasına titizlikle tasarlanmış bir saygı duruşu, yüzyıllar önce Fransız Donanması tarafından ihtiyaç duyulan hassasiyetin modern bir örneği ve mekanik ustalığın güzelliğini kutlayan giyilebilir sanatın kalıcı bir parçasıdır.

Montegrappa, Monaco Prensi II. Albert Vakfı ile ortaklaşa yaptığı son eserini tanıttı.
Bu sınırlı sayıda üretilen koleksiyon, 27 Eylül 2024’te Roma’daki prestijli Gran Gala per l’Ambiente’de ilk kez görücüye çıktı ve Montegrappa’nın 2024’teki ilk Dayanışma Sürümü’nü işaret etti. Majesteleri Monako Prensi II. Albert’in ev sahipliği yaptığı gala, yalnızca yerel şubenin 15 yıllık çevre savunuculuğunun bir kutlaması değil, aynı zamanda tasarımın çevresel aciliyet mesajını sergilemek için bir platform görevi gördü.

Vakfın İtalya şubesinin başkanı Marco Colasanti tarafından tasarlanan Life, yalnızca bir yazı aracı değil, aynı zamanda iklim krizi karşısında güçlenmenin ve küresel eylem çağrısının bir sembolüdür. Colasanti, eseri “işlevsel ve düşündürücü” olarak tanımlıyor ve kritik çevresel sorunlar hakkında diyaloğu teşvik etmek için avangart tasarımı yüksek performanslı malzemelerle harmanlıyor. Öğütülmüş alüminyum, gümüş/vermeil ve yontulmuş pirinçten üretilen kalem, titiz boyama ve gravürle süslenmiş ve klips içine yerleştirilmiş beyaz bir topazla daha da zenginleştirilmiş. Colasanti’nin vizyonu, kırmızı, sivri uçlu namlunun daha bilinçli ve sürdürülebilir bir geleceğe doğru yaşam yolculuğunu temsil ettiği, dik duran bir nesne yaratmaktı. Topaz, insanlığı daha sorumlu bir yaşam biçimine yönlendiren sembolik bir navigasyon noktası görevi görüyor.

Tasarım, küçülen Arktik yaşam alanı için güçlü bir metafor görevi gören, beyazlatılmış pirinçten ustaca dökülmüş çarpıcı bir kutup ayısı motifine sahip. Bir termometre klipsiyle eşleştirilen kalem, yükselen deniz seviyelerinin ve gezegenimizi koruma aciliyetinin görsel bir hatırlatıcısı. Montegrappa’nın karmaşık detaylarıyla ünlü kayıp mum döküm tekniği, bu unsurları hayata geçirerek markanın anlamlı, çağrışımlı tasarımlar yaratmadaki ustalığını sergiliyor.

Life, estetik açıdan hoş bir nesneden daha fazlası, kusursuz işlevsellik sunuyor. Hem roller kalem hem de dolma kalem seçeneklerinde mevcut olan her parça, 300’lük numaralı bir baskıda üretiliyor. Dolma kalem versiyonu, 18K altın uç, Montegrappa’nın piston dolum mekanizması ve Grimaldi Evi arması da dahil olmak üzere zarif gravürlerle övünüyor. Yazarlar ayrıca, yazma eylemini geliştirmek ve insanları konuşmaya ve anlamlı sohbetlere katılmaya teşvik etmek için tasarlanmış kalemin benzersiz dik yönünü de takdir edecekler.

Montegrappa’nın tasarım ve mühendislik ekipleri arasındaki gerçek bir iş birliği olan Life, meyvesini vermesi neredeyse dört yıl sürdü. Önceki Solidarity Editions, I Colori dell’Oceano (2023) ve Ocean (2022)’ın başarısının ardından geldi. Her ikisi de çevre korumayı vurgulamıştı. Son baskı, Monako Prensi II. Albert Vakfı’nın sürdürülebilir eylemi teşvik etmedeki liderliğini somut bir şekilde hatırlatarak bu geleneği sürdürüyor.

3.850 €’dan başlayan fiyatlarla Fondation Prince Albert II de Monaco Life, 18 Ekim 2024’ten itibaren mağazalar, kaliteli kırtasiyeler ve Montegrappa’nın çevrimiçi mağazası dahil olmak üzere dünya çapındaki seçkin butiklerde satışa sunulacak.
Her kalem, İtalya’nın Bassano del Grappa kentindeki Montegrappa’nın tarihi fabrikasında el işçiliğiyle üretilen bir sanat eseri olup, bir asırdan fazla süredir devam eden olağanüstü İtalyan işçiliğinin kanıtıdır.

İtalyan lüks mücevher markası Bvlgari, Maison’un yüksek mücevherlere avangart yaklaşımını tanımlayan ikonik teknikten esinlenerek Bvlgari Tubogas koleksiyonunu piyasaya sürdü. 1920’lerde basınçlı gazı taşımak için kullanılan borudan esinlenen Tubogas yöntemi ilk olarak 40’lı yıllarda, Art Déco hakimiyetinin olduğu bir dönemde tanıtıldı. Kısa süre sonra Bvlgari’nin kendine özgü tarzına geniş çapta dahil edildi ve sadece imza tasarım dilinin ve yükseltilmiş estetiğinin değil, aynı zamanda alandaki yenilikçi vizyonunun önünü açtı.

Kökenleri markanın zengin mirasına gömülü olan yeni Bvlgari Tubogas koleksiyonu, olağanüstü zanaatkarlığının bir kanıtı olarak duruyor. Merkezi bir çekirdeğin etrafına iki altın şeridi sararak inşa edilen parçaları oluşturmak için gereken titiz detay, lehimlemeye gerek kalmadan sorunsuz bir şekilde birbirine kenetlenmelerini sağlıyor.

Bu usta, ayırt edici teknik ilk olarak 1948’de Maison’un ikonik Serpenti Tubogas mücevher saatinin yaratılmasına dahil edildi. 70’lerde Bvlgari bunu diğer imza koleksiyonlarına örüyordu ve kısa sürede zamanın trend belirleyici figürleriyle süslenmiş oldukça imrenilen bir tasarım haline geldi. Bugün hala kullanılan benzersiz süreç, mücevher serisinin yapımını bilgilendirmeye devam ediyor.

Köklerine dönen Maison, yeni Bvlgari Tubogas koleksiyonunu değerli metal kullanarak mirasını onurlandıran tam 18 ayar sarı altın teklifinde sunuyor. Hepsi eşleşen kolyelerle eşleştirilmiş, serinin çekirdeğini oluşturan minimum sarı altın, trigold ve pavé çivilerle gelen üç bilezik versiyonu da dahil olmak üzere marka DNA’sını kucaklayan bir dizi parça ve tasarımdan oluşur.

Tüm ürün yelpazesinde ayrıca daha önce hiç kullanılmamış üçgen bir şekli benimseyen üç yepyeni kolye tasarımı yer alıyor. Bu eşsiz tarz, zarif tarzını tarihsel olarak tanımlayan yenilikçi mücevher yapımının sınırlarını zorlamaya devam eden Maison’un zanaatkarları tarafından yürütülen ustaca deneyleri sergiliyor.

Mitolojiye ve tarihe yaslanan Bvlgari, lansmanın yanı sıra bir kolye ve yüzük setinin yanı sıra bir bilezik ve benzersiz bir değerli kolyeden oluşan sarı altın iki mücevher setinin piyasaya sürülmesiyle Serpenti ürün yelpazesini de genişletiyor. Tubogas ile aynı şekilde hazırlanmış, imza yılanın kafasının açılıp kapatılabileceği ve kullanıcının isteğine göre uyarlanmasına izin veren olağanüstü bir tasarıma sahiptir.

Jaeger-LeCoultre, görkemli Calibre 101 koleksiyonuna yaptığı çarpıcı bir eklemeyle bir kez daha yüksek saatçilik dünyasını büyüledi. Platin 950’de High Jewellery 101 Secrets saatini tanıtan bu zarif saat, yalnızca saatçilik tarihinin en ünlü mekanizmalarından birinin mirasını güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda Maison’un hassasiyet ve sanatkarlık konusundaki amansız arayışını da temsil ediyor.

İlk olarak 2023’te elmaslarla kaplı pembe altın bir varyantla tanıtılan 101 Secrets saat, Jaeger-LeCoultre’un yenilikçiliğe ve zanaatkarlığa olan bağlılığının bir kanıtıdır. Bu saatin yaratılması, tasarımını yeniden canlandırmaya ayrılmış yüzlerce saatle kapsamlı bir araştırma gerektirdi. Şirket içi tasarımcıların, saatçilerin, mühendislerin ve zanaatkarların iş birliği çabaları, teknik ustalığın estetik parlaklıkla buluştuğu bir şaheserle sonuçlandı.

Bu saatin kalbinde, ilk olarak 1929’da tanıtılan minyatürleştirme harikası ikonik Calibre 101 yer alır. Dünyanın en küçük elle kurmalı mekanik hareketi olarak kabul edilen Calibre 101, onlarca yıldır sayısız yaratımın temeli olmuştur. 98 bileşenden oluşan ve sadece bir gram ağırlığında olan bu dikkat çekici hareket, karmaşık tasarımı ve işlevselliğiyle hayranlık uyandırmaya devam ediyor. Calibre 101, küçük boyutuna rağmen titiz işçilikle elde edilen bir başarı olan 33 saatlik bir güç rezervi sunuyor.

101 Secrets saat, gizli saatlerin yüksek sosyete arasında moda olduğu 19. yüzyıldan beri gelişen bir kavram olan gizli saat kavramını bir üst seviyeye taşıyor. Jaeger-LeCoultre, bu modern yorumda saatin içine bir değil iki gizli özellik ekliyor. İlk sır, kullanıcı tarafından ortaya çıkarılana kadar bir kapağın altında gizlice saklanan kadranın kendisi. İkinci sır ise, saatin göz kamaştırıcı elmasları arasında ustaca gizlenen bu kapağı etkinleştiren ustaca mekanizmada yatıyor.

101 Secrets saatinin tasarımı ve yapısı, geleneksel tekniklerin ve son teknolojiyi uyumlu bir şekilde bir araya getiriyor. Geliştirme süreci, saatin her ayrıntısını mükemmelleştirmek için tasarımcılar ve zanaatkarlarla yakın bir şekilde çalışan mikroteknoloji, CAD ve 3D baskı uzmanlarını içeriyordu. Bu iş birliği, açma ve kapama mekanizmalarından hassas bir şekilde eklemlenmiş bileziğe kadar her bir bileşenin benzersiz bir hassasiyetle işlenmesini sağladı.

Tasarımın en zorlu yönlerinden biri, kadranı ortaya çıkaran gizli mekanizmanın entegrasyonuydu. Elmas sıralarının arasına ustaca gizlenmiş bu mekanizma, yalnızca kullanıcının bildiği gizli bir elmas düğmesiyle etkinleştirilir. Basıldığında, bileziğin bir bölümü zarifçe açılır ve saati ortaya çıkarır. Düğme bırakıldığında, kadran kaybolur ve bileği süsleyen elmas nehrine sorunsuz bir şekilde geri karışır.

Bu saat, toplam 26,21 karat olan 1.028 adet özenle yerleştirilmiş pırlantalara sahip bileziğiyle gerçek bir sanat eseridir.
182 saatlik emek gerektiren mücevher yerleştirme süreci, Jaeger-LeCoultre’un Métiers Rares™ atölyesinde bulunan olağanüstü beceriyi sergiliyor.
Pırlantalar, iki sıra taneli taş ve iki sıra griffe-set elmasla çevrelenmiş büyüleyici bir desende düzenlenmiştir. Daha büyük taşlar boyut olarak dikkatlice derecelendirilmiş ve mükemmel bir simetriyle yerleştirilmişken, iç sıralar sağlam bir temel sağlayarak Art Deco’dan ilham alan tasarımı vurgular.