Aida Bergsen Jewellery, mücevher tarihinde “giyilebilir heykelsi takı” larıyla özel bir yere sahip. Gelinen bu özel noktayı Londra’ daki Central Saint Martins’ te aldığı heykelcilik eğitimine borçludur dersek abartmış olmayız aslında. Uzun soluklu bu yolculuk ve alınan değerli eğitimler kendisi kadar genel mücevher sanatının şekillenişine poetik bir katkı sunuyor.
Heykelcilik eğitiminden sonra hayalini doğru formlarla birleştirmek için kuyumculuk tekniklerini Mehmet Kabaş’ tan öğrendi. Aldığı bu eğitimi Kapalıçarşı’nın geleneksel kuyumculuk tezgâhlarında pratiğe döktü. Kapalıçarşı’ da geçirdiği süreç, Bergsen’ e çok katmanlı kültürleri gözlemleme ve yerel kültürlerin mistik tarihlerini öğrenme fırsatı yakalattı. Hayallerinin entelektüel birikimini formlarla buluşturan sanatçı, hayal gücünü somutlaştırma arayışını ilk günkü heyecanla sürdürüyor. Tüm bu arayış içinde oluşturduğu tarzda başat rol formlar olup materyaller arasındaki gizemli kimyayla enerji yaratıyor. Onu izlerken “ Rönesans Titizliği” aklıma geliyor. Uyum, denge, dinamik kompozisyon, ışık gölge arasındaki efektif duruş, estetik kaygısı ve dahası… Tüm bu olguları Aida Bergsen’ nin günün sonunda çıkan tasarımlarında senkronize şekilde görmek mümkün.
Doğanın klişeleşmiş ve kullanıldıkça sıradanlaşmış formlarıyla ilgilenmeyen sanatçı, kontemplatif tarzıyla yaşamın formlarına mistik bir dokunuş ekliyor. Aslında Bergsen, bu tarzla spiritüalizmin sürekli kullanılıp sıradanlaşan detaylarına pastişsel bir yaklaşımla cevap veriyor. “Zıtlık” tasarım kodunda özel bir yer tutuyor. Mistik evreni çoğunlukla cenneti çağrıştıran estetik detaylardan ibaret görmenin yanılgı olduğunu gösteriyor. “Mistik” in çekiciliğinin kutsal zıtlıktan geldiğini hatırlatarak kurukafalar, Aslan başları, yılanlar gibi ürkütücü detaylara tasarımlarında yer veriyor.
Bu denli iddialı bir tarzı yaşama dökmek tahmin edeceğiniz üzere hiç de kolay değil. Hayalleri birebir somutlaştırmak, istediğiniz şeyi bir formda yaşatmak tasarımın en zorlu sürecidir aslında. Bu zorlu sürecin başarılı şekilde üstesinden gelmek için ustalık ve yeteneğinizin donanımlı ve eklektik olması gerekiyor. Tam da bu noktada aldığı eğitimler ve sınırsız hayal gücü ile bunu başaran önemli tasarımcılardan biridir Aida Bergsen. Gelinen nokta, onu Juliet Weir de la Rochefoucauld’ un “Kadın Mücevher Tasarımcıları” kitabına konu etti. Bergsen’ i kitapla buluşturan Fauna adlı broş, başından anlattığımız o zorlu sürecin en çarpıcı çalışmalarından biridir. Hatırlayacağınız üzere bu nadide parça, Christies tarafından Paris’ de satılmıştı. 34 yıllık süreçte birçok önemli başarı hikayesiyle sağlamlaşan marka, dünya sektöründe yer edinerek yolculuğunu sürdürüyor. Markanın kurucu ve yaratıcı direktörü Aida Bergsen “hayal et ve yarat!” mottosuyla üretim felsefesini vurguluyor. Hiçbir zaman modaya göre bir çizgi takip etmediğini ve kendi tarzını yaratmanın esas ve özel olduğunu ifade ediyor.