admin

Browsing

İkonik kelimesi saat piyasasında biraz fazla kullanılır. Ama dürüst olmak gerekirse birçoğu pazarlama maksatlıdır. Gerçek ikonik saatlerin bu terimi nasıl hak ettiğini ve rakiplerinin çizgisini nasıl belirlediğini anlamak için onların ve markalarının geçmişlerine hatta fabrikadan ilk çıktıkları ana kadar uzanmak lazım.

edouard heuer

Heuer markası 1860 yılında henüz 20 yaşındaki Edward Heuer tarafından cep saatleri üreten bir atölye olarak kurulmuştur. O dönem saatçiliğine yön veren “keyless winding system” gibi yenilikler geliştirerek patentlerini almıştır. 1880 yılında sportif müsabakalar ve organizasyonların çoğalmasıyla, dakik zaman tutucu ihtiyacı artmaya başlamış ve Heuer kendisini, sonrasında markasının geleceğine yön verecek olan, kronograf mekanizmasını geliştirmeye adamıştır.1887 de mükemmelleştirilmiş kronograf olarak adlandırdığı patentli yeni bir buton sistemi tanıttı ki günümüzde hala saatlerinde bu sistemi kullanıyor.
20. yüzyılda endüstri, ulaşım, bilim, tıp ve spor alanlarındaki gelişim güvenilir ve dakik zaman tutucu ihtiyacını daha önemli bir hale getirdi. Sportif müsabakalarda rekor belirlemek saniyenin yüzde birine kadar ölçüm gerektirirken, Heuer fizik alanında da ihtiyaca cevap veriyor ve 1908 yılında, doktorların hastanın kalp atışını ölçmesini sağlayan renkli skalanın patentini alıyordu. 1914 yılında kronograflı kol saatini üretiyor ve 1920’de olimpiyat zaman tutucusu olarak seçiliyordu. Bu hızlıca anlatmaya çalıştığım büyük adımlar yavaş yavaş Heuer’in ikonikleşmiş modellerine giden yolu belirliyordu.

heuer chronograph

1960larda kronograf üretmek ciddi ustalık ve tecrübe gerektiren bir şeydi. O yıllarda kronograf fonksiyonlu bir saat ortaya çıkarabilen markaların sayısı iki elin parmaklarını geçmiyordu. Heuer de liderlerden birisiydi. 1958 yılında ailenin 4.nesil üyesi Jack Heuer ile markanın altın çağı başlıyordu. Önündeki yıllar yeni modeller, yarış dünyasında Carrera ve Monako gibi efsanevi kronograf tasarımları ortaya çıkaracaktı.

carrera panamericana

İlk kez 1963 yılında üretilen Carrera ismini kendisinden 10 sene önce 1950lerin başında düzenlenen ve modern zamanların en tehlikeli yarış organizasyonu olarak bilinen Carrera PanAmericana dan alıyor. 3500 kilometrelik bir güzergahta minimum güvenlik önlemleriyle yarışılan organizasyonda düzenlendiği 5 yıl boyunca tam 27 pilot hayatını kaybetmişti. Kronograflar ve Otomobil yarışlarıyla özdeşleşen Heuer modeli adını işte bu yarışlardan almıştı.

jack heuer
Ronnie Peterson ve Jack Heuer

Kendisi de yarış tutkunu olan bizzat Jack Heuer tarafından motor sporları yarışçılarının ihtiyacına cevap vermek üzere, temiz sade bir kronograf arzusundan doğmuştu. Modelin tarif basitti: yarışlar sırasında zamanı ve ortalama hızı ölçmek için kadranda gereksiz karmaşadan uzak, düzenli, son derece okunaklı ve güvenilir bir araç. Jack Heuer Carrera’yı tasarlarken temel saniye ve 5 saniyelik indexlerin en okunabilir proporsiyonunu uygulamış. Ayrıca dönemin pleksi camlarının kadranla buluştuğu yeri destekleyen basınç halkasını, beş saniyelik skalayı karmaşadan uzak bir şekilde sığdırabileceği bir bezele çevirmişti. Ve 1963 ile 1970 arasındaki bu ilk jenerasyonda (2447) farklı versiyonları olsa da şu temel standarda bağlı kalmıştı. 36mmlik kasasında ve kadranda bütün dekoratif gereksizliği kaldır ve temel şeye odaklan. Kronograf. Kadran ilk önce Tek tonda ve kısa bir süre sonra iki renkli bir hale dönmüştü. 1970’e kadar süren bu jenerasyonda farklı renk seçenekleri, farklı sayıda alt kadranlı versiyonları ile üretildi.

1st generation carrera
İlk üretildiği dönem sahada oldukça aktif bir Omega Speedmaster gerçeği vardı ve bir diğer ikon Rolex Daytona gelmek üzereydi. Aslında Rolex Daytona ile birçok ortak yanı olacaktı. İkisinin mekanizmasını da mekanizma üreticisi Valijoux üretiyordu ve ikisi de kadranlarını aynı kadran üreticisi Singerden alıyordu. Hatta aynı- desenli alt kadranlara, numaralara ve indexe sahiptiler. Bunun yanı sıra büyük farkları da vardı. Mesela Daytona kasasında mat bir görünüm tercih etmiş Carrera ise parlak cila kullanmıştı. Daytona’nın üzerinde tachymetre olan bir bezeli vardı Carrera bezelsiz sade bir görünüm tercih etmişti.

rolex ve heuer

1969 yılında Heuer’in, Breitling ve Hamilton markalarıyla ortak çalışması ile dünyanın ilk otomatik kronograflardan biri olan Calibre-11’i saat dünyasına kazandırmasıyla 2. jenerasyon Carreralar doğmaya başlamıştı. Daha iri ve renkli kasa trendi ve Heuer’in sponsor olduğu Formula 1’e artan ilgi Carreranın çehresini değiştirmişti. Fakat Seiko ile başlayan yeni teknoloji quartz krizi patlak vermiş ve Heuer de bütün mekanik saat endüstrisi gibi kendine yeni bir yön vermek zorunda kalmıştı. Aslında diğer birçok markaya nazaran bu krizi fırsata çevirmeyi başarmıştı. Quartza geçişte öncülerden olmuş ve pille çalışan analog dijital karışımı kadranlar geliştirmişti.

caliber11

1970ler cesur gösterişli kadranların tanıtıldığı ve ünlü F1 pilotlarıyla iş birlikleri yapıldığı yıllar olmuştu. 1974 3. jenerasyon fıçı kasa Carreraların dönemidir. 1975’den sonra mekanik saat piyasasında kronograf rüzgârı durulmuştu. Artık kimse kronograflardan bahsetmiyordu.

carrera quartz
4.nesil Carreralarda da bunun etkisini görülüyordu. Kasasında 2.nesle dönüş yapmış fakat mekanizma olarak kronografı kenara bırakıp saat dakika saniye ve tarih göstergesinden ibaret bir saat olmuştu.
Ve quartz etkileri devam etmekteydi. 1980 yılında birçok İsviçre markası gibi Heuer de japon quartz rüzgârıyla daha fazla yarışamamış ve Piaget-Lemania ortaklığında bir konsorsiyuma satılmak zorunda kalmıştı. 1985’te ise bu konsorsiyum markayı otomobil yarışlarıyla sıkı sıkıya bağlı bir yatırım firması olan TAG yani Technique de Avantgarde’a satmış ve markanın ismi artık TAG Heuer olmuştu. Tag markayı aldığında Carrera bir nevi rafa kaldırılmış onun yerine daha düşük maliyetli formula 1 ve dalış saati esintili saatler üretmeye başlamıştı.
1990lar bir şekilde retronun yani eskinin tekrar havalı olmaya başladığı yıllardı. Ve otomobilden saatçiliğe markalar eski kataloglarını kurcalayarak bir döneme ruhunu vermiş modellerini bulup tekrar üretmeye başlamışlardı. Carrera da o dönem TAG için güzel bir fırsattı. Bunun için tekrar Jack Heuer ile birlikte çalışılarak 1996da bu efsanevi motor sporları kronografını retro bir tasarımla geri döndürdü. Bu yeniden üretim 1963teki orijinlerine sadık bir kopyaydı. 6.nesil olarak adlandırılan bu seri üzerinde sadece Heuer logosu olan ilk TAG Heuer modeli oldu ve orijinalinin ruhuna uyum sağlayacak şekilde elle kurmalı bir 1873 Lemania mekanizmaya sahipti.heuer 1963
Siyah ve silver kadranlı paslanmaz çelik ve bir de altın kasalı olmak üzere 3 farklı opsiyonla yeniden üretilmeye başlansa da 90ların sonunda Daytona halkalı alt kadranlı modellerle seçenekler artırıldı. Bu da TAG’ın Carrera modeli için bir satış potansiyeli görmeye başladığının kanıtıydı.
2000lere girildiğinde TAG Heuer artık LVMH grup tarafından satın alınmış ve Jack Heuer’e onursal başkan sıfatı verilmiştir. Artık Carrera markanın bir retro modeli olmaktan çıkmış ve hala devam eden bir strateji olarak TAG Heuer markasının en önemli modeli haline gelmiştir. 1996 yılındaki yeniden üretim orijinal 1963 çizgilerine tamamen sadık kalmış olsada 7. nesil bu Carrera 2000 yılında TAG Heuerin klasik koleksiyonuna eklenmiş ve artık tarihi bir modele dayandırılmasına son verilmişti. Ayrıca artık Lemania mekanizma değil ETA bir mekanizma kullanılmaya başlanmıştı. 3 ibreli ve GMT olmak üzere 2 farklı versiyonla üretiliyordu.
Orijinal tasarımın yeniden üretimi büyük bir başarı sergilediyse de kasa ölçüleri güncel trendlere göre küçük kalıyordu.

carrera gmt
2002 yılında üretilen 8. nesil Carrerada tekrar Retro görünüme dönülmüştü fakat kasa ölçüsü 39mmye çıkarılmıştı. Ve kasanın içerisinde Calibre 17 otomatik bir mekanizma çalışıyordu. 40.yıl özel üretiminde de bu neslin tasarımı kullanılmıştı

8th generation

2004 yılında Carrera’nın en önemli modern serisi piyasaya sürüldü. Retro bir saat değil, kökleri eskiye tutunan çağdaş bir tasarım. 9. jenerasyon olarak anılan bu seri klasik Carrera boynuzları ve Carrera kronograf butonları ile 41mmlik bir kasaya taşınmış. En belirgin fark ilk kez kullandığı bezel olmuştur. Alt kadranlar 6-9-12 hizasına taşınmış ve 3 hizasına bir tarih penceresi eklenmişti. Atan kalbi Calibre 16, en iyi kronograf mekanizmalarından birisi olan ETA 7750 tabanlı bir mekanizmadır.

tag heuer carrera 9th generation
2000li yıllar Carrera’nın özellikle Calibre 16 ile tekrar ana akım revaçtaki saatler arasına girmesi ve Calibre 360 ile dünyanın ilk mekanik 1/100 saniye kronografını üretmesi gibi başarılarıyla anılmıştır.
2009’dan itibaren Heuer kendi inhouse mekanizmasını üretmeye başlamış ve bu mekanizmayı kullandığı Calibre 1887 adıyla yeni bir Carrera modeli çıkarmıştı. Ve bu kalibreyle 41mm spor, 43 mm lüks ve 42 mm seramik bezelli retro stil Carrera Heritage gibi 3 farklı segmentte Carrera Calibre1887 piyasaya sürmüştü. 2013 ve 2014 Carrera’nın mekanizma, tasarım, innovasyon ve çeşitlilik açısından çok zengin bir dönemi olmuştur. Limitli kronograflar, flyback, GMT, day date gibi yeni fonksiyonlar, karbon ve titanyum kasalı modeller, birçok farklı kadran rengi tasarımı ve 36mmden 45 mmye kasa ölçüleri, micro pendulum ya da 15.000 dolara sahip olunabilen tourbillon saatler gibi inovasyonlarla saat severleri şaşırtan yeniliklerle gündeme oturmuştu. Günümüze kadar Formula’dan Aston Martin’e birçok farklı marka anlaşması, Aryton Senna gibi tarihe damgasını vurmuş yarışçı ya da Jack Heuer gibi markanın tarihinde önemli yeri olan efsane isimler anısına limitli modellerle hiç ara vermeden seriyi üretmeye devam ediyor.

TAG Heuer’in, saatçilik becerilerini sergilediği bu yeni tasarımların temeli olarak Carrera’yı seçmesinin bir sebebi vardı. Çünkü Carrera bir ikon. Üretildiği ilk günden hatta fabrikadan çıktığı ilk andan itibaren işlevsel bir saat fonksiyonunu alıp birçok markaya ilham olmuş bir çizgiye dönüştürdü. Bugün kronograf denince akla gelen tasarımlardan ve sahip olunmak istenen saat isimlerinden birisi haline geldi. Markanın yüksek hassasiyetli mekanik Kronograflar serisi, diğer İsviçreli üreticilere ayak uydurmanın ütesinde ; saniyenin 5 / 10.000’ine kadar yüksek hassasiyetli mekanik Kronograflar, başka markaların kolay erişemeyeceği bir ölçütü belirliyordu.

carrera ikon

Bugün Carrera hem TAG Heuer’in geçmişi hem de geleceği. Ve saat sektörünün tartışmasız gerçek ikonlarından birisidir. Konuyla ilgili videoya buradan ulaşabilirsiniz.

Rolex, kurulduğu 1905 yılından beri, saatçiliğe yön veren markaların başında geliyor. Kol saati konseptinin öncülerinden olurken sahip olduğu 500 den fazla patent ile birçok yeniliğin de merkezinde bulunmaktadır. Rolex’in bu yeniliklerine koyduğu isimler ya da Rolex severlerin taktığı lakaplar diğer markaların da kullandığı geniş bir saat terminolojisi oluşturmuştur.

Rolex serisi

Rolex terimlerini bilmek veya en azından duyulduğunda neden bahsedildiğini anlamak, saat hobisi literatüründe de büyük bir sıçrama yaratır. İşte yazının başlığındaki Rolex’i anlamaktan kastım, çok sık duyduğumuz Rolex terimlerinin ne olduğunu anlamak yani Rolex’e özgü terminolojiyi özetlemek olacak.

rolex baslik

İsmiyle başlayalım; herhangi bir anlamı yok. Kurucusu Hans Wilsdorf, markası için, kısa, her dilde söylemesi ve hatırlaması kolay, kulakta lüks bir imaj bırakan ve saatin üzerinde güzel gözükecek bir isim arıyordu. Bu ismi nasıl bulduğunu kendi sözleriyle şöyle anlatmış -’’ Alfabedeki harflerle mümkün olan her kombinasyonu denedim, 100 tane isim buldum fakat hiçbiri tam istediğim gibi değildi. Bir gün Londra’da bir omnibüsün üst katında seyahat ederken bir ilham perisi kulağıma bu ismi fısıldadı’’.  Yani Wilsdorf’un bulduğu ismin herhangi bir anlamı yok ancak saat dünyasına en büyük anlamı katan markayı yarattığı şüphesiz.

oyster

rolex oyster

Oyster

İstiridye anlamına gelen Oyster, Rolex’in suya dayanıklı kasasına verdiği isimdir. İlk kez 1926 yılında piyasaya sürülmüş devrim niteliğinde bir yenilikti. Kadranda Oyster ibaresini görüyorsanız bu saat vidalı bir tepeye vidalı bir arka kapağa sahip suya dayanıklılığı Rolex standartlarında test edilmiş anlamındadır.

rolex logo

perpetual movement

Oyster Perpetual

Perpetual tabirini duyunca saatle ilgili akla sonsuz takvim fonksiyonu geliyor fakat Rolex’in perpetual ibaresinin başka bir anlamı var. Perpetual Rolex’in otomatik mekanizmalı saatleri için kullandığı terimdir. Yani üzerinde gördüğünüz Oyster Perpetual yazısı, bu saat belirli standartlarda suya dayanıklı ve içerisinde otomatik kurmalı bir mekanizma vardır anlamına gelir. İlk kez 1931 yılında piyasaya sürmüştür.

rolex date

Cyclops

Cylclops Rolex’in tarih fonksiyonlu saatlerinde tarih penceresinin üzerinde bulunan büyüteçli cama verilen isimdir. Tarihi gösteren rakamı 2,5 kat büyüten bir büyüteç görevi görmektedir. Rolex’e ait bu isim, bu cama sahip bütün markalarda kullanılan bir terim haline gelmiştir. Bu da Rolex’in pazarlama başarısının bir göstergesidir.

superlative tag

Superlative Chronometer

Öncelikle chronometer yani kronometre nedir onu bir açıklığa kavuşturalım. Yanlış bir şekilde kronograf fonksiyonuyla sıkça karıştırılır. Kronograf bir aktivitenin süresini ölçmeye yarayan bir fonksiyonken konumuz olan kronometre bir fonksiyon değil bir nevi sertifikadır. Yetkin kurumlarca, birtakım testlerden sonra saatin belirli bir standartta dakikliğini tasdikleyen bir ibaredir. Yani eğer üzerinde kronometre yazıyorsa bu saat farklı pozisyonlarda farklı manyetik alanlarda testlere girmiş ısı ve darbe testlerinden geçmiş ve neticesinde günlük sapma değeri kabul edilebilir ölçüler arasında kalmış demek. Bu testi yapan en bilinen kurum C.O.S.C tur ve günlük -4/+6 saniye sapma standardı arar. Rolex saatleri bu testlerden geçer ve sonra kendi bünyesinde daha titiz testlere girerek bir nevi kendi sertifikasyonu mahiyetinde Superlative Chronometer terimini ekler. Ve bunu kadranına yazarak sahip olduğu teknoloji ve titizliği alıcıya ilan eder.
rolex chrono cert.

Kurulduğu günden itibaren mekanizma kalitesi ve hassasiyetine odaklanmış Rolexle ilgili yeri gelmişken bir başka tarihi bilgi daha; 1910 yılında İsviçre Kronometrik Hassasiyet Sertifikasını alan dünyadaki ilk kol saati gene Rolex’e aitti.

oyster bracelet

Oyster Bilezik

Rolex terimleri denince bilezik isimlerini söylemeden geçemeyiz. Rolex’in en bilinen ortada bir büyük ve yanlarda iki küçük olmak üzere 3 linkli bileziğidir. 1947 yılında patentini almıştır. Submariner, Daytona, GMT Master, Sea Dweller ve Explorer modellerinde kullanılmaktadır. Kilitli toka kısmında kullandığı mekanizmalar ise Oysterclasp ve Oysterlock olarak isimlendirilir.

rolex jubilee

Jubilee Bilezik

Jubilee ilk kez 1945 yılında DateJust modeli için ürettiği 5 linkli bileziğidir. Bu tarih markanın 40.yıldönümü ve Datejust modelinin ilk kez tanıtıldığı senedir. O günden beri de birçok marka aynı bileziği kopyalamakla kalmamış, jübile tarzı olarak isimlendirmişlerdir.

rolex president

President Bilezik

Bu zarif, yarı dairesel üç linkli bilezik ilk kez 1956 yılında Day-Date modelinin lansmanı için üretilmiştir. Günümüzde sadece Day-Date ve Datejust bayan modellerinin altın ve platin gibi değerli madenli versiyonlarında bulunuyor.

rolex glidelock

Glidelock

Patentli Rolex Glidelock tokası, kullanıcıların 2 mm’lik artışlarla bileziği yaklaşık 20 mm’ye kadar uzatmalarını sağlayan bir mekanizmadır.

oystersteel

caseback

Oystersteel

Rolexin kullandığı, aşınmaya karşı son derece dayanıklı ve polisaj yapıldığında olağanüstü bir parlaklığa kavuşan 904L çelik grubuna dahildir. 904L çelik genellikle yüksek teknoloji, havacılık-uzay ve kimya endüstrilerinde kullanılır. Korozyon direnci sağlayan yapısı, değerli madenlerle kıyaslanabilir derecededir.

rolex nicknames

Rolexin bir de Rolex severler tarafından literatüre kazandırılan terimleri vardır. Bunların en bilinenleri GMT, Submariner gibi modellerin bezellerinin renklerine göre aldığı takma isimlerdir.

rolex green bezel

rolex hulk

Kermit ve Hulk

Kermit, Rolex’in 2003 yılında , Submariner serisinin 50. yıldönümünde piyasaya sürdüğü yeşil bezelli Rolex Submariner modelidir. Bir diğer yeşil Submariner olan Hulk, Kermit’in üretimi durduktan sonra 2010 yılında yeşil seramik bezel ve yeşil kadranlı Submariner modeline verilen takma isimdir.

panam

panam logo

rolex gmt master

Pepsi

Pepsi ise Rolex’in 1954 yılında PanAm yani Pan American havayolları ile girdiği marka anlaşması sonucu, firmanın pilotları için ürettiği bir modeldi. Havayolları firmasının mavi kırmızı renklerini bezelinde kullanmış sonrasında ise bu renkler Pepsinin mavi kırmızısıyla ilişkilendirilmiştir. Yıllar içinde GMT Master bezeli farklı renklerle üretilmeye devam etmiş Root-Beer, Batman gibi isimler almıştır.

rolex chromalight

rolex blue lume

 

Chromalight

Saatin karanlıkta okunabilmesi için kullandığı özel lumine dolgusudur. 2008 yılında Deep Sea Sea Dweller modeli ile tanıtılan chromalight mavi bir renkte aydınlatıyor. Süper-luminova ile kıyaslandığında depoladığı ışığı 2 kat daha fazla süre yayıyor. Ve Rolex’in iddasına göre derin karanlıklarda mavi rengin okunurluğu daha fazla.

Bu yazıda, mekanik saatçiliğin en bilinen markasının çok kullanılan terimlerinin anlamlarını özetlemeye çalıştım. Konunun videosu için buraya tıklayabilirsiniz.

1848 yılında Avrupanın çalkantılı dönemlerinde kurulmuştur Omega. Kurucusu 23 yaşındaki Louis Brandt, İsviçre’nin La Chaux de Fonds bölgesindeki küçücük atölyesine doğru giderken, sahip olduğu yenilikçi karaktere rağmen günün birinde markasının bu kadar çok ilkle anılacağını, hatta bir modelinin bu gezegenin sınırlarının ötesine çıkacağını hayal bile edemezdi herhalde.

Fakat günümüzde Omega Speedmaster denince saat meraklılarının aklına gelen şey aynıdır; Moonwatch. Nasa tarafından uzay görevleri için onaylanmış ilk saat, Walter Schirra ile uzayın boşluğunda gezinen, Buzz Aldrin’in kolunda Ay’a ilk ayak basan ve sonrasında Apollo-13ün gezegene dönüş yolunda nefes kesici bir macerada başrol oynayan bir sembol. Sadece bu özellikleri bile Speedmaster’ı dünyanın en ilgi çekici saatlerinden birisi haline getirir. Fakat hakkında anlatılacak daha çok şey var. İlk kez 1957’de tanıtılan Omega Speedmaster bizi zamanda 64 yıllık bir yolculuğa çıkarıyor.

speedmaster 60

Şunu anlamak lazım; 1950’ler 60’larda kronograf bir stil, giyim tarzı ya da mekanik bir tutku ile sahip olunan bir şey değildi. Profesyonel maksatlarla zamanı ölçmek için kullanılan araçlardı. Speedmaster da ilk önce otomobil yarışçılarının kullanımı için profesyonel maksatlı bir gereç olarak üretilmişti.

Speedmaster car racing

Sonrasında neredeyse bütün bir koleksiyonun çizgisini belirleyecek olan Ay’a yolculuğu ise basit bir reklam ya da ürün yerleştirme değildi. Zorlu Nasa testlerinden geçen tek saat olarak kazanılmış bir ayrıcalıktı. Ama Speedmaster bundan fazlasıydı. Dijital saatler ve quartz mekanizmalarla girişilen yarışı kaybedip ayak uydurmak zorunda kaldıysa da mekanik saatçiliğin tekrar yükselişe geçişinde öncü modellerden birisi oldu.

Bu yolculuğunda Co-axiel mekanizmalarını saat dünyasıyla tanıştırırken dakikliğini tasdiklemek için Master Chronometer sertifikası gibi kriterler getirerek mükemmeliyetçiliğin de simgesi oldu. Günümüze gelene kadar hem görsel hem mekanik olarak birçok değişime uğrasa da popülerliğini hiç kaybetmedi ve koleksiyonerlerin en çok peşinde koştuğu ikonik saatler arasına girdi. Bu yazıda bütün versiyonları olmasa da bu süreçteki mihenk taşlarını, dönüm noktalarını kronolojik olarak inceleyeceğiz.

speedmaster 1957

Broad Arrow – 1957

Koleksiyonun 39mm kasasıyla ilk saati, lakabını büyük ok şeklindeki ibre tasarımından alan ‘Broad Arrow’ ailesindendir. Bu ilk Speedmaster 1957 yılında piyasaya sürülmüştür. Sadece koleksiyonun ilk modeli değil aynı zamanda saat dünyasının ilk takimetre göstergeli kronograf saati olarak tarihe geçmiştir.

Sürati ölçmek maksatlı olarak otomobil yarışçıları için geliştirilmiştir. Speedmaster efsanesini başlatan ve en değer verilen modelidir.

speedmaster schirra Uzaydaki İlk Speedmaster – 1959

Speedmaster serisinin ikincisi olan model, hava kuvvetleri için üretilmiş ve siyah alüminyum bezeli, alfa stilindeki dakika ve saat ibreleriyle ‘broad arrow modelinden ayrılmıştır. Omega tarihinde çok önemli bir yere sahip olan saat tarih 3 ekim 1962yi gösterdiğinde Walter Schirra’nın kolunda uzaya yolculuk yapan ilk Omega modeli olmuştur.

walter schirra

Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk insanlı uzay yolculuğu programı olan Mercury’nin Sigma-7 uçuşunda astronot Walter Schirra kendi saati Omega Speedmaster’i kolunda uzaya çıkarmış ve böylece Speedmaster uzay macerası başlamış olmuştur.

speedmaster moonwatch

The Moonwatch – 1965

Bu model 42mmlik kasa ölçüsü baton ibreleri ve kadrana ilk kez eklediği Professional ibaresiyle 1969da Buzz Aldrin’in kolunda aya ayak basacak ilk saat ve Speedmaster’in en tanıdık yüzü olacaktır.

speedmaster gold

 

Anı Saati – 1969

Omeganın uzaydaki başarılarının anısına limitli sayıda çıkarılan seri ilk kez 18 ayar altın ve bordo bir bezelle üretilmiştir. Serinin ilk saatleri 1969da Houstan’daki bir gala yemeğinde Apollo-11’in aya inişinin kutlaması olarak 19 astronota ve Apollo-1 denemesinde hayatını kaybeden 3 astronotun anısına ailelerine hediye edilmiştir.

speedmaster mark3

Mark III – 1971

1971 yılında pilot saati formunda üretilen Mark-3 modeli Omega’nın ilk otomatik kurmalı kronografıdır. ‘’6 kez aya indikten sonra speedmastera öğretebileceğimiz tek bir şey kalmıştı, o da kendi kendini kurmak’ sloganıyla tanıtılan yeni 1040 kalibresi marka için bir kilometre taşıdır. Modeldeki diğer farklı detaylar haç şeklinde 60 dakikalık kronograf ibresi, saat 9 hizasındaki 24 saatlik gösterge ve 41 mmlik kasa ölçüsüdür.

speedmaster speedsonic

Speedsonic – 1973

Quartz krizinin etkileri derinleştikçe, Omega efsanevi kalibresi 321 den vazgeçmek zorunda kalmıştı. Bir deniz kabuklusunun kuyruğunu andıran bileziğinden dolayı istakoz yani lobster lakabıyla anılan Speedsonic ilk elektronik Speedmaster modelidir. Speedsonic, Seiko ile başlayan ve mekanik saatçiliği büyük ölçüde etkileyen quartz kasırgası ve elektronik saatin dakikliği ve güvenilirliğine olan talebi karşılayabilmek için geliştirdiği elektronik bir saattir. Dakikliğine ithafen zamanı ayarlamanıza gerek yoktur ifadesini vurgulamak istermişçesine tasarlanmış küçük bir kurma tepesine sahiptir. 44 mm kasa ölçüsüne sahiptir.

omega perpetual calendar

Perpetual Calendar – 1991

İsviçrenin bir fedarasyon olarak kurulmasının 700. yıldönümü anısına 50 adet limitli olarak ürettiği bu saat enteresan bir şekilde İsviçre değil Japon pazarı için piyasaya sürülmüştür. Şu ana kadarki en komplike Omega modeli olarak bilinen saatte kronograf, ay takvimi ve perpetual calendar yani sonsuz takvim bulunmakta.

omega skeleton

Skeleton – 1992

Omeganın 1942 yılında önemli mekanizma üreticisi Lemania ile birlikte üzerinde çalıştığı 27-chro-c12 projesi iki efsanevi kalibrenin doğmasına yolaçtı Lemania-2310 ve omeganın kalibre 321’i. İşte bu projenin 50. yıldönümü anısına gene 50 limitli olarak ürettiği büyüleyici modelde Omeganın muhteşem el işçiliği görünüyor. İskeletize kadran ve transparan bir arka kapağa sahip.

speedmaster schumi

speedmaster case

Racing – 1996

Kırmızı ve sarı renklerde üretilen bu model modern ve genç bir estetiğe sahip. 2013 yılında kayak yaparken geçirdiği talihsiz kaza sonrası 7 yıldır komada olan efsanevi Ferrari pilotu ve omega marka elçisi Michael Schumacher tarafından 1996 yılında tanıtımı yapılmıştı. Racing stilinde dakika çizgileri ile diğer Speedmaster modellerinden ayrılan saat, üzerinde Schumacher’in imzası olan ve F1 tekerleğinden esinlenmiş rubber bir kutuya sahipti.

X33 mars watch

X-33 – 1998

İnsanoğlunun günün birinde marsa ayak basacağının umudunu temsil eden x33 Mars Watch olarak anılıyor. Omega’nın dünyanın önde gelen uzay araştırma ajanslarının yanısıra Birleşmiş Milletler donanması ve hava kuvvetlerinin pilotları ile birlikte sürdürülen 5 yıllık çalışmalar sonucunda yaratıldı. Fütüristik bir tasarıma sahip olan bu model NASA’ya ait uzay mekiklerinde ve Rusyanın Mir uzay istasyonunda giyildi.

moon to mars

Ay’dan Mars’a – 2003

Gene uzay konseptli olarak üretilen bu Speedmaster insanın bir sonraki büyük hedefini temsil etti. Modelin tanıtımı, Amerika’nın gelecekteki Mars yolculukları için bir fırlatma alanı olarak 2020 yılında Ay’da kalıcı bir uzay istasyonu inşa etmeyi planladıklarını duyurmasıyla aynı zamana denk geldi. Bu büyük umudu temsilen kadranındaki kronograf göstergelerinin zeminini dünya ay ve mars resimleriyle süsledi.

omega snoopy

Snoopy – 2003

Aynı sene Omega Speedmaster’in Apollo 13 görevinde hayati önem taşıyan rolünden dolayı nasa tarafından verilen Silver Snoopy ödülüne ithafen önemli bir model ailesi daha çıkardı. Geçtiğimiz sene üçüncüsünü tanıttığı Silver Snoopy modeline konu olan olayı ve omeganın rol oynadığı nefes kesen macerayı şu videoda izleyebilirsiniz.

speedmaster GMT

Co-Axiel GMT – 2005

Omega her zaman öncü yenilikçiği ve saat sanatına adanmışlığıyla anılır. Zamanı ölçmeyi kusursuzlaştırma arayışında, hassasiyet ve dakiklikte devrim yaratan meşhur eş eksenli yani Co-axiel mekanizmasını dahil ettiği ilk Speedmaster bu olmuştur. Tasarım olarak da, dönüş yaptığı Broad Arrow akrebi, kırmızı uçlu GMT ibresi ve dakika çizgilerinin arasına serpiştirilmiş kırmızı ve mavi GMT rakamları diğer Speedmaster modellerinden ayrılan görsel farklara sahip.

alaska project

alaska

Alaska Project – 2008

Bu saatle birlikte Omega’nın en inovatif hayallerinden birisi gerçek oldu. 1970’te prototip olarak ürettiği Alaska-1’e ithafen 1970 adet limitli üretilen modeli standart bir Speedmaster’in modifiye edilmiş hali. Kadran ve ibre tasarımları değiştirilmiş olan modelin kasası anotlanmış aluminyum ile kaplanarak bir termal kalkana döndürülmüş ve bu sayede ay veya uzay boşluğunda -148/+ 260 c derecedeki ısı farkına dayanıklı olması sağlandı.

apollo 11

Apollo 11 – 2009

İnsanoğlunun Ay’ı fethedişinin 40. yıldönümü anısına Apollo 11’in ay yüzeyine iniş yaptığı yıldan esinlenerek 69 adet üretilmiştir. Kadrandaki küçük saniye göstergesi, üzeri görev kolluğu şekli rölyefle resmedilmiş altın bir madalyon şeklindedir. Aynı altın rölyef saatin arka kapağında da bulunmaktadır.

Dark side of the moon

Dark Side of the Moon – 2013
Doğal olarak Ay konsepti ile uzun geçmişi olan Omega’nın cesur stili, yenilikçiliği ve öncü ruhunun simgesi olan ‘Dark Side of the Moon’ modeli Moonwatch’u yeni bir nesle taşıdı. İlk seramik Speedmaster olan model, yekpare bir zirkonyum-oksid seramikten üretildi. Siyah seramik kadranı ve beyaz altın ibreleri ile diğer Speedmaster ailelerinden ayrılan saatin üretimi için geliştirilen teknolojiler ve teknikler omeganın öncü başarılarından birisi olmuştur.

Omega racing

Racing Kadranın Geri Dönüşü – 2017

İlk kez 1969 da karşımıza çıkan ayırtedici minute track yani dakika takip çizgileri 2017 Speedmaster Automatic modelinde geri döndü. Koleksiyonun otomobil yarışları mirasıyla ilişkili tasarımı bu sefer mat siyah bir kadran üzerinde yerini aldı. Tasarım farklılıkları arasında turuncu işaretler ve ok şeklinde beyaz altın indexleri bulunuyor. Delikli kauçuk kayış bir başka yenilik olarak yarış esintisini güçlendiriyor.

omega speedmaster steel

caliber 321

Speedmaster Cal.321 Paslanmaz Çelik

Saat fanatiklerine en çok hangi efsanevi kalibreye sahip olmak isterdin diye sorsanız birçoğu omega kalibre 321 der. Omeganın quartz krizi dönemi vedalaştığı efsanevi kalibresi 321i yeniden kullandığı Speedmaster modelleri piyasaya sürüldü. Mekanizma tamamen otantik özellikleri baz alınarak tekrar üretildi. Tarihi öneminin ruhunu hem mekanizma hem tasarım olarak taşırken anti-reflekte safir cam gibi güncellemelerle günlük kullanımın zorluklarına daha dayanıklı hale getirilmiş.

Tabi ki bu kadar değil. Speedmaster Burada kısaca anlatılandan daha fazlası. Ve markanın yenilikçi ve öncü ruhuna bakılırsa çok daha fazlası da gelecek.

Konuyla ilgili videoyu izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Ünlü yazar, tarihçi, gazeteci ve saat uzmanı Nicholas Foulkes, arşiv görüntüleri ve orijinal fotoğraflarla, dünyanın en tanınmış kol saatlerinden biri olan Reverso’nun hikayesini anlatıyor.

Reverso tarihi
Jaeger-LeCoultre Reverso modeli, 1931 yılında, Art-Deco döneminin zirvesinde, bir yanda da modernite ruhunun toplumsal alışkanlıklardan mimariye, müzikten spora ve tasarımın her alanına kadar birçok şeyi değiştirdiği bir zamanda doğdu. Polo oyuncuları için özel olarak tasarlanan model, şık formu ve dönen kasasıyla, 90 yıldır kimliğinden asla ödün vermeden kendini sürekli olarak yeniledi.

jlc book

reverso gold

Tamamen işlevsel bir çözüm olarak tasarlanan boş metal kapaklı tarafı, mine, gravür ya da değerli taşlarla süslenmiş yaratıcılığın tuvali haline geldi.

jaeger lecoultre reverso

jlc reverso book

 

Kitap, 50’den fazla kalibre ve birkaç yüz farklı kadran ile saatin geçmişini ve 90 yıldaki gelişimini takip etmenin yanı sıra, Reverso’nun yaratılışının ve evrelerinin zeminini oluşturan sosyal ortamı ve kültürel değişiklikleri araştırıyor. Saatlerini son derece anlamlı şekillerde kişiselleştiren bir düzineden fazla Reverso sahibinin hikayelerini paylaşıyor. Ayrıca, Jaeger-LeCoultre’nin kurucularının büyüleyici öyküsünü ve horoloji tarihi üzerindeki derin etkisini anlatıyor.

 

reverso caseback

 

jaeger lecoultre caseback

jlc reverso

jaeger lecoultre

https://www.youtube.com/c/Horoloji

İlk kez 1932 yılında New York’ta kapılarını açan Harry Winston, hiç tartışmasız dünyanın en önemli mücevher evlerinden birisidir. Bir dönem, salonu, tarihin en önemli değerli taşlarının neredeyse yarısını konuk etmiş olan marka günümüzde kırmızı halı törenlerinin en ışıltılı görüntüsü olmaya devam ediyor. Fakat Harry Winston 2000 lerin başından itibaren sadece kadınların en arzuladığı mücevherleri tasarlamakla yetinmemiş; aynı zamanda saatçilik sanatının da en sıradışı ve komplike örneklerini yaratmıştır. Opus serisiyle zamanı göstermenin farklı yollarını tasarlamaya başlayıp, Histoire de Tourbillon koleksiyonuyla da saat mühendisliğinin sınırlarını zorlayan Harry Winston, en büyük saat grubu Swatch Group’a katıldıktan sonra artık sadece mücevher piyasasında değil saat dünyasında da varlığını kabul ettirmiştir.

Harry Winston quadri tourbillon

İşte bu yazıya konu olan one-of-a-kind Ulitmate Quadri Tourbillon cep saati, Harry Winston’un nadir pırlantaları ile üstün saatçiliğinin buluştuğu bir sanat eseri olmuş. 57,2 mm çapındaki 18 ayar beyaz altın kasası, Harry Winston’ın özel Art Deco dokunuşlarıyla süslenmiş. Kadranda saat 12 hizasına kondurduğu, markanın da sembolü olan zümrüt kesim pırlantayı 3, 6 ve 9 hizasındaki platin plakaların köşeli kesimleriyle dengelemiş. New York 5. Caddedeki salonunun görkemli kapısından esinlenerek tasarladığı tepe korumasındaki üçlü kemer de markanın saat koleksiyonlarında imzası haline gelmiş bir diğer görsel detay.

HW Quadri

Tasarımdan devam edecek olursak, kasanın ve kadranın tamamına hakim olan saten cila pırlantaların ışıltısını dengelemiş ve safir camın arkasında görünen 4 tourbillon, saati çevreleyen bezeldeki 50 bagetin parıltısından adeta rol çalmış. Project Z serisinden aşina olduğumuz mavi titanyum köprüler bu modelde tourbillonları tutuyor. Aslında kadran bu mavi titanyum köprüler rakamlar ve farklı şekilde iskeletize edilmiş olan zeminden oluşuyor. Geriye kalan kısım ise 4 tourbillon tarafından dolduruyor.

HW salon
Harry Winston NY 5th Avenue Gate

Teknik detaylara gelirsek; saate hayat veren HW4703 kalibre, 2019’da piyasaya sürülen Histoire de Tourbillon 10’un kalibresinin modifiye edilmiş hali. Tam bir turunu 36 saniyede tamamlayan birbirinden bağımsız 4 tourbillon ortada bir diferansiyel ile tek saate bağlanıyor. Toplam 662 parçadan oluşan mekanizma 3hz’de çalışıyor ve yatay halde yerleştirilmiş 2 adet zemberek 55 saatlik güç depoluyor.

HW torubillon bridge

Harry Winston Quadri Tourbillon 18 ayar altın bir zincir ve gene New York Salonunun girişinden esinlendiği bir obje ile geliyor. Mavi aventurin mozaiklerle ve 18 adet baget kesim pırlanta ile süslenmiş olan obje, cep saati olarak kullanılmadığı zamanlar saatin takılabileceği bir stand görevi görüyor.

HW stand

Harry Winston’un nadir pırlantaları ve ağırlıklı olarak komplike saatçiliğinin bir araya getirdiği model sadece tek adet olacak ve satışa sunulmayacak. İlerde satışa da sunacağı versiyonlarının bir örneğini teşkil ediyor olma ihtimali ise kuvvetle muhtemel…

Tourbillonun ne olduğu ve ne işe yaradığıyla ilgili detaylı video için buraya tıklayın.

Aralık ayında dünyaca ünlü iki ikonik saat Philips müzayedesinde özel bir kalabalığın karşısına çıkacak ve muhtemelen uzun süre konuşulacak değerlerle yeni sahiplerine kavuşacak. Paul Newman’a ait Rolex Daytona Ref. 6263 ve nam-ı diğer ‘King of cool’ Steve McQueen’nin Le Mans filminde taktığı Heuer Monaco 12 Aralıkta Philips müzayedesinde satışa sunulacak. İki saat de kronograf, iki saati de otomobil yarışlarıyla özdeşleşmiş efsane aktörler takmış ve iki saatin de anlatılacak hikayeleri var.

rolex

Bildiğiniz gibi 2017 yılında Philips müzayedesinde, Paul Newman’a yine eşi tarafından hediye edilmiş bir diğer Rolex Daytona 6241 rekor bir fiyata 17 milyon dolara satılmıştı ve gelirin büyük kısmı hayır işleri yapan Newman Vakfına gitmişti. Bu seferki Rolex ‘Big Red’ Daytona 6263 yine eşi Joanne Woodward’ın hediyesi. 1983 yılında, 25. evlilik yıldönümlerinde, eşi Paul Newman’a hediye olarak aldığı saat siyah kadran üzerinde beyaz kronograf göstergelere sahip. Büyük kırmızı anlamına gelen ‘Big Red’ lakabı ise kadrandaki Daytona yazısının kırmızı renkte ve büyük harflerle yazılmış olmasından kaynaklanıyor.

big red daytona

Yarış tutkusundan dolayı kronograf saatlere ayrı bir ilgi duyan Paul Newman zamanı kullanmak konusunda da prensiplere sahip bir aktördü. ‘Dakiklik krallara özgü bir nezakettir’ derdi. Bu konuda babası kadar başarılı olmayan kızı Clea babasının zamanla olan ilişkisini bu sözle anlatmıştı. 2008 yılında Clea, kanser tedavisi gören babasını hastanede ziyaret etmeye gitmiş ve o gün Newman kolundaki bu saati çıkarıp kızına hediye etmişti. O anı anlatan Clea ‘Şimdi düşününce bana zaman konusunda ders vermek istediğini anlıyorum’ diyordu.

clea newmanAynı sene ölen babasından ona kalan ve arkasında Drive Slowly / Joanne yazan saat anne ve babasının birbirine duyduğu aşkın, saygının ve desteğin hatırasını taşıyordu. Müzayedeye çıkarmasının nedeni olarak; dünyanın çok zor bir zamandan geçtiği bu dönemde ailesini onurlandırmak istediğini söyleyen Clea, bu saatin satışından kazanılacak paranın, bir önceki rekor satışta olduğu gibi gene hayır işlerine gideceğini belirtiyor.

paul clea

2017de rekor kıran Paul Newman Daytona kadar olmasa da gene 7 haneli rakamları göreceği kesin olan saatin gelirleri Newman’ın kurduğu SeriousFun Children’s Network ve Safe Water Network hayır kurumlarına bağışlanacak.

daytona 6263

Müzayededeki diğer önemli saat olan Heuer Monaco ise 1971 yapımı Le Mans filminde Steve McQueen’in taktığı 6 saatten birisi.

le mans
Heuer’in henüz Tag olmadan önce ürettiği kare kasalı modelin ilk çıkışı 1969 yılına uzanıyor. Cal11 kalibreli saat, ilk otomatik kronograflardan birisi olarak tarihe geçmişti. Çıktığı ilk tarihten itibaren, her 10 yıda bir limitli olarak tekrar üretildi.

lemans monaco

Sıra dışı bir tasarıma sahip olan Monaco’nun ikonik olmasının sebebi tabi ki Steve McQueen’in otomobil yarışçısı Michael Delaney’i canlandırdığı Le Mans filminde sağ kolunda takılı olmasıydı. Birçok sportif etkinliğe sponsor olan Heuer, her ne kadar 1970lerde Ferrari takımının resmi sponsoru olsa da Le Mans filminde Porsche pilotunu canlandıran Steve McQueen’in kolundaydı.

steve mcqueen

Zaten bir hız tutkunu olan aktör bu filmde otomobili kendisi kullanmış ve 300km’nin üstünde hızlara çıkmıştı. Bütün bu anlarda yanında hep kişisel otomobil teknisyeni Haig Alltounian vardı. Le Mansın çekimleri başladığında Alltounian filmin baş teknisyenliğini üstlenmişti ve McQueen’in Porsche 917K’sı da dahil olmak üzere arabaların çekim sırasında sürüşe hazır ve güvenli olmasını sağlamakla görevlendirilmişti.

on set mcquuen

Filmin son sahnelerinin çekildiği gün, McQueen arabasını pitte bekleyen eşinin ve çocuklarının yanına çekti. Yanlarına gidip sarıldı ve sonra dönüp Alltounian’e yöneldi. Mavi-turuncu Porsche ile uyumlu olması için kendi seçtiği mavi kadranlı Heuer Monaco’yu çıkardı ve teknisyenine uzattı. ‘aylardır hayatta kalmamı sağladığın için teşekkür ederim’ dedi ve saati hediye olarak almasını istedi. Alltounian başta kabul etmek istemedi ama McQueen ‘çok geç, üstünde adın yazılı’ diye cevap verdi. Alltounian saatin arkasını çevirdiğinde ‘To Haig Le Mans 1970’ yazısını gördü. Ve tam 50 yıl sonra, Philips müzayedesinde satışa çıkarmaya karar verdi.

caseback lemans
Yeni rekorlar kırması biraz zor gözüküyor ama 12 Aralık 2020de Manhattan Park Avenue’da gerçekleşecek olan müzayedenin oldukça çekişmeli ve heyecanlı geçeceği kesin.

Günümüze kadar müzayedelerde rekor değere satılmış saatlerle ilgili bilgi almak için şu videoyu izlemenizi öneririm 

Omega, geçtiğimiz günlerde Speedmaster Silver Snoopy modelinin yeni versiyonunu tanıttı. Tam da NASA tarafından, Apollo 13 yolculuğunda oynadığı önemli rolden dolayı layık görüldüğü “Silver Snoopy” ödülünün 50.yıldönümünde. Peki dünyanın en ikonik saatlerinden birinin üzerinde neden astronot kıyafetli bir köpek karikatürü var? NASA ile mekanik bir kol saatinin ilgisi ne? Bu yazıda size, neredeyse felaketle sonuçlanacak gerçek bir uzay macerası, bu maceranın eve dönüşünde rol oynayan bir kol saati ve çizgi köpek Snoopy’yi bir araya getiren muhteşem bir hikayeyi anlatmak istiyorum.

omega speedmaster

İnsanın gökyüzünü ve evreni keşfetme arzusunun somut girişimlerinden biri olan Nasa Apollo görevlerinin insanlı 3. Ay yolculuğu, 11 nisan 1970te Kennedy Uzay Merkezinden fırlatılan mekikle başlamıştı. Ekipte astronotlar James Arthur Lovell, John L. Swigert ve Fred W. Haise yer alıyordu. Görev; Ay yüzeyinde inceleme yapmak, örnekler toplamak ve bir araştırma modülü yerleştirmekti. Her şey yolunda gözüküyordu. Fakat fırlatmadan iki gün sonra, Dünya’dan yaklaşık 320.000 km uzakta, komuta modülünde ilk önce 1.3 saniye süren bir enerji kesintisi ve sonrasında da bir patlama meydana geldi. Ardından servis modülünün oksijen stokları ve elektrik enerjisi yitirildi. Bir sorun olduğu Houston Komuta merkezindeki monitörlerde de fark edilmişti, bilgisayar başında mühendisler neler olduğunu anlamaya çalışırken, Swigert’in o meşhur sözü duyuldu ‘Houston bir problemimiz var’.

Swigert
Jack Swigert

Kabindeki uyarı ışıkları 3 yakıt hücresinden ikisinin kaybedildiğini gösteriyordu ve patlamanın verdiği zarar tüm elektrik sistemini ve su rezervini tehdit ediyordu. Bu sırada Lovell modülden dışarıya bir şey tahliye edildiğini fark etti. Bu oksijendi. Artık Aya inme görevi iptal olmuştu ve eve dönmek isteyen 3 astronot ve yüzleşmeleri gereken kısıtlı enerji, kısıtlı içme suyu ve kısıtlı oksijen sorunu vardı. Tabi bunun yanında atmosferde parçalanma riski, donma ve hiç dönememe gibi başka sorunlar da. Bulundukları şartları muhafaza ederek geri dönmeleri imkansıza yakındı. Yoğun matematiksel hesaplamalar ve hayal gücünün ortaklığıyla ‘cankurtaran modu’ ismi verdikleri acil müdahale planını uyguladılar. Ay yüzeyine inerken kullanacakları örümceğe benzeyen ay modülüne geçip komuta modülünü ayırdılar. Ay modülünde tam dolu bir oksijen tankı ve manevra için kullanabilecekleri iniş motorları vardı. Ayın çekim kuvvetini kullanarak etrafında bir tur atıp dünyaya dönmeyi deneyeceklerdi. Ayın etrafından başarıyla dönmüşlerdi ancak yörüngeden çıkıp dünyaya yöneldiklerinde atmosfere, uygun açı ve süratle girmeleri gerekiyordu. İlk önce hızlanmak sonrada hızı düşürmek için iki manuel ateşleme yapmak zorundalardı. Ufak bir hata modülün atmosferde parçalanmasına ya da uzayın derinliklerine doğru savrulmasına sebep olacaktı. Zamanlama çok önemliydi ve kullanabilecekleri tek referans Jack Swigert’in kolundaki Omega Speedmaster’dı. Hayati önem taşıyan 14 saniye Omega Speedmaster baz alınarak sayıldı ve ateşleme manuel olarak yapıldı. Modül pasifik okyanusunda Yeni Zelanda yakınlarında bir yere iniş yaptı.

astronotlar
Apollo 13 Astronotları Haise-Lovell-Swigert

Astronotlar sağ salim dünyaya dönmüşlerdi. Bu muhteşem uzay macerası insanoğlunun bilinmez evrenle giriştiği yarışta bir motivasyon kaynağı olmuş hatta daha sonra başrolünde Tom Hanks’in oynadığı bir filme konu olmuştu.

omega gazate

Mürettebatın kolunda Omega değil başka bir saat olsaydı, onu baz alıp 14 saniyeyi ölçeceklerdi diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama bu imkansızdı çünkü Omeganın orda olması şans eseri bir durum değildi. 1962 yılında içinde Rolex, Longines, Hamilton gibi markalarında olduğu listede NASA testlerinden sadece Omega Speedmaster geçmiş ve NASA’nın insanlı uçuşlarında kullanımına onay verdiği tek saat olmuştu.

nasa omega

Apollo 13’ün sağ salim dönmesinde oynadığı rolden dolayı Omega, NASA tarafından en saygın sembol olan Silver Snoopy ile ödüllendirildi. Bu ödül astronot kıyafeti giymiş Snoopy şeklinde bir yaka iğnesiydi.

snoopy
Evet ay yolculuğu ve Omega’nın hikayesi bu; ama ödül neden bir çizgi roman karakteri? Ne anlama geliyor bu köpek? Bunun cevabı için 1950 yılında Charles M. Schulz tarafından yaratılan Peanuts çizgi serisinin kahramanı Snoopy’nin tarihine bir göz atalım.

snoopy

Snoopy, çizgi karakter Charlie Brown’ın zeki ve hayalci köpeğidir. İnsanlar gibi davranır ama hiçbir zaman konuşmaz. Sadece düşünce balonlarıyla aklından geçenleri aktarır. Televizyonda yayınlanan 500 bölümün yanı sıra dergi ve gazetelerden de takip edilen seri, bir çizgi film olmanın ötesinde, güçlü bir dünya görüşü ve felsefeyi temsil ediyordu. Charlie Brown her bölüm hayat karşısında yenik düşerken, onu sorgulamayı ve karamsarlığa kapılmadan hayata olumlu bakmayı öğretiyordu.

charlie
Çizeri Charles m. Schultz 1960larda Nasa’nın başlattığı insanlı ay yolculuğu görevlerinin sıkı destekçisiydi. Nasanın bu girişiminin halk üzerinde yarattığı heyecanı sembolize eden çizimler yapmıştı. Bunlardan bazısında Snoopy astronot kıyafetiyle görünüyordu. Nasa ise bu karakterleri kendisine maskot olarak seçmekle kalmamıştı. Apollo 10 ay modülüne Snoopy, kumanda modülüne de Charlie Brown adını vermişti. Aslında Apollo 10un görevi, ayın etrafında dolanıp bir sonraki Apollo 11’in inişi için son kontrolleri yapmak ve bir iniş yeri bulmaktı. Görevinin “etrafı gözetlemek ‘’(snoop around) olduğunu düşününce çok da isabetli bir isim olmuştu. Apollo seyirlerinde bir nevi bekçi köpeği görevi ile bağdaşan bu karakter, NASA astronotlarının güvenlik ve ekip emniyetiyle alakalı üstün başarı sergilemiş uzay çalışanlarına verdiği bir ödüle dönüşmüştür.

apollo 10

Evet hikayemiz burada bitiyor ama Omega anısına 3. kez çıkardığı Silver Snoopy modeliyle, bu tarihi olayı daha uzun süre kadranında yaşatmaya devam edeceğe benziyor.

speedmaster snoopy

Konuyla ilgili enteresan bir video izlemek için burayı tıklayabilirsiniz.

Dürüst olmak gerekirse mekanik dalgıç saati alanların büyük çoğunluğu, bu saatleri dalmak için kullanmıyor. İşlevsellik açısından yerini çoğunlukla dalış bilgisayarlarına bıraktılar bile. Başlangıçta dalgıçların su altında geçirecekleri süreyi hesaplayabilmeleri için üretilen ama günümüzde en fazla bir yüzme havuzunun derinliğini gören bu saatler, tarzları ve dayanıklı yapıları sayesinde popülerliğinden bir şey kaybetmiyor.

Bu yazıda, bir saatin dalış saati olması için gereken kriterler, su geçirmezlik ile dalış saati arasındaki fark ve saat üzerindeki bezelin nasıl kullanılacağı gibi, dalış saatleriyle ilgili birçok bilgi vereceğim.

rolex omega

Her şey 1926 da Rolex’in ilk su geçirmez, vidalı tepeli Oyster kasasını yapmasıyla başladı.Bir saatin su geçirmez olduğu iddia edilebilir ama bunu bir de kanıtlamak gerekir. 1927’de Mercedes Gleitze adlı genç bir İngiliz yüzücü boynuna bir kolye gibi taktığı Rolex Oyster ile Manş Denizi’ni geçti. 10 saatten fazla süren bu maceranın sonunda saat kusursuz bir şekilde çalışıyordu.

Rolex

Sonrasında 1932 yılında, ilk dalınabilir saat olan olan Omega marine modeli geldi. Bu saat ilk önce Cenevre nehrinde 73 metre daha sonra da Neuchâteldeki laboratuvarda 135 metre derinlik ve basınç testinden başarıyla geçti.

omega marine

Tabi ikisi de günümüz kriterlerindeki dalgıç saati özelliklerini taşımıyordu. Ne bir bezeli, ne tepe koruması, ne de karanlıkta görünürlüğü vardı.

ulysse

Ardından 1950’lerde, Scuba divingin popülerleşmeye başladığı yıllarda, Rolex, derin deniz araştırma aracı Triesteye iliştirdiği Deep Sea modelini ilk önce 3150 metrede, sonrasında 1960 yılında Mariana Çukuru’nun en dip noktası olan 10.916 metre derinliğine indirerek su geçirmezliğini tasdikledi. Tabi resimde gördüğünüz üzere giyilebilir bir model değildi.

trieste
Trieste Derin Deniz Araştırma Aracı
Rolex
10.916 metre derinliğe inen Rolex saat

Rolex 1954 Bazel saat fuarında submariner modelini ilk kez tanıttı. Bu model yalnızca giyilebilir değil, suya ve basınca dayanıklı kasası, yüksek görünürlükte kadranı, tek yönlü dönen bezeli, fliplock bileziği ve uzunluk ayarlama mekanizmasıyla günümüz dalgıç saatlerinin birçok özelliğini taşıyordu.

Rolex
İlk Rolex Submariner modellerinden (1950ler)

Rolex bu yeniliklerin tanıtımıyla uğraşırken 1953 yılında, yani bir sene önce, başka bir efsanevi model Blancpain Fifty Fathoms doğmuştu. Model Blancpain tarafından Fransız donanması için yapılmışt. O dönem askeri teçhizatla dalınabilen güvenli maksimum derinlik olan 91.44 metre karşılığı 50 kulaç yani 50 fathoms’dan almış ve ilk dalış saati olarak tarihe geçmiştir.

Blancpain

Italyan Panerai markasının gene askeri ihtiyaçlarla 1916 yılında patentini alıp ürettiği ve 1936da ilk kez Radiomir modelinin kadranında kullandığı, parlaklık veren radyum bazlı alaşım ile 1950 yılında ilk kez ürettiği tepe korumalı Luminor modeliyle günümüz dalış saatlerinin taslağı oluştu.

PaneraiHer suya dayanıklı saat dalış saati değildir. Bir saatin sadece yüzülebilir olması için minimum 50 metre suya dayanıklı ibaresi olması lazım. Dalgıç saatlerinde ise durum biraz daha teferruatlı. Nihayetinde, giyilebilir dalış bilgisayarları çıkmadan önce, bir dalgıcın hayatı bu mekanik saatlerin hatasız olmasına bağlıydı, dolayısıyla bu tasdikli ismi alabilmesi için ISO-6425 belgesiyle standartlaşmış bazı katı kriterleri karşılaması lazım.

* Dalış saati darbeye dayanıklı olmalıdır
* Dalış saati Anti-manyetik olmalıdır.
* Saat yönünün tersine dönen tek yönlü bezeli olmalıdır.
* Kayışı klipsli ve ayarlanabilir olmalıdır.
* Çalışır durumda olduğunu gösteren bir güç göstergesi olmalıdır.
* Saati, bezeli ve güç göstergesi en derin karanlıkta 25 santimetre mesafeden okunabilmeli.
* En az 100m suya dayanıklı olmalıdır.

A.P.

Dalış saatlerinde merak edilen bir konu da bezelin fonksiyonudur. Bezel kullanımı su altında kalacağınız zaman için bir süre sayımdır veya tüpteki oksijenin süresinin kalan kısmını hesaplamak için kullanılır. Ya da kısıtlamayalım, herhangi bir belirli sürenin sayımı içindir. Peki nasıl kullanılır? Bezelde 12 hizasında bulunan, genelde üçgen şeklide ya da farklı renkte olan 0 konumlu markörü çevirerek yelkovanın hizasına getiririz. Bu da yelkovanın o anki pozisyonunu süre başlangıcı olarak tanımlar. Artık bizim için önemli olan saat dakika olgusu değil yelkovanın bezeldeki sayıların üzerindeki hareketidir. Eğer su altında geçireceğiniz zaman 20 dakikaysa, yelkovan bezeldeki 20 ye geldiği an artık yukarı çıkma vaktiniz gelmiştir.

Cartier

Birçok dalış saati yukarıda saydığım özelliklerden ötürü kaba, kalın veya çirkin görünebilir. Mesela okunabilir olmak için kontrast renkler kullanmak zorundadır fakat siz degrade renk geçişlerini tercih ediyor olabilirsiniz. Ama spesifik bir amaç için üretildiği dolayısıyla da çok dayanıklı ve güvenilir olmak zorunda olduğu için günümüze kadar geliştirdiği teknolojiler saygıyı hak ediyor.

Dalış saatleriyle ilgili daha detaylı bir video izlemek isterseniz burayı tıklayabilirsiniz.

Fanatiklerin Code 11.59 konusundaki tereddütleri devam ede dursun model yeni komplikasyonlar ekleyerek kararlı bir şekilde yelpazesini genişletmeye devam ediyor. İlk kez kombine ettiği flying tourbillon ve flyback chronograph fonksiyonlu modeli de bunlardan birisi. İlk kez derken daha önce Royal Oak ve Royal Oak Offshore koleksiyonlarında bu iki fonksiyonu bir arada kullanmıştı ama code 11.59 için bir ilk bu.

Audemars

Iskelet mekanizma ya da AP’nin tercih ettiği ismiyle ‘Openwork’ mekanizma olağanüstü simetrik bir göz zevki sunuyor. AP eskisinin üzerinde değişiklik yaparak iskeletize etmek yerine yeni bir kalibre dizayn etmeyi tercih etmiş ki bu sayede yeni modelin mekanik mimarisine daha uygun bir kadran çıkarmayı başarmış ve kendine has cilalama teknikleriyle muhteşem bir derinlik hissi kazandırmış.
‘’Audemars Piguet’in geçmişten günümüze bütün modelleri birbirine bağlayan şey, markanın saat kasalarının geometrik tasarımlarındaki göze çarpan ışık oyunlarını yaratan üstün el işçiliğine tuval oluşudur’’ Markanın Komplikasyonlar Bölümünün başında bulunan Michael Friedman bu derinlik hissini yaratan kontrast ve el işçiliğini bu şekilde ifade etmiştir.

Audemars Piguet

a.p. case

41mm 18 ayar beyaz altın bir kasaya sahip olan modelin detaylarında, hala popülerliğini koruyan, mavi renkte geçişler kullanmış.

CasebackTeknik detaylara gelirsek; kalibresi AP in-house 2952 40 jewels ve 21.600vph bir otomatik mekanizmaya sahip. Saat, dakika, flyback kronograf ve flying tourbillon fonksiyonları bulunan modelin güç rezervi 65 saat.  Sadece 50 adet limitli üretilecek saatin açıklanan fiyatı 240.000 İsviçre Frangı

A.p. code

Tourbillon mekanizması ile ilgili detaylı bilgi için bu videoyu izleyebilirsiniz.

 

Mekanik saatçilik asırlardır geleneksel köklerine sadık kalmış olsa da, günümüzde modern saat ustaları her zamankinden daha fazla teknoloji kullanmaktadır. Zamanı ölçmedeki hassasiyeti ve dayanıklılığını artırmak, yaratıcılığının sınırlarını zorlamak ya da dönemin ruhunu yakalamak gibi maksatlarla mekanizmada veya kasada hem fonksiyonel hem de estetik ihtiyaçlara cevap veren madenler seçiyorlar. Örneğin otomatik bir saatin rotoru için altın veya platin gibi ağır bir maden tercih ederken spor bir saatin kasası için karbon fiber ya da titanyum gibi dayanıklı ve hafif madenler kullanıyorlar. Bu yazıda genel olarak saatin görünen ve dış dünyaya temas eden kısımlarında kullanılan ve İsviçre saat endüstrisinin adet olarak %2 ama değer olarak %35ini oluşturan kıymetli madenlerden altın konusuna değineceğim daha sonraki yazılarımda detaylı olarak diğer madenler ve kısmen yeni teknoloji alaşımlardan da bahsedeceğim.

‘’Altın konuştuğunda, diller susar’’ İtalyan atasözü…

Hourglass
Ambrogio Lorenzetti 1338
klepsidra
M.Ö.1400lerden su saati
sundial güneş saati
2000 yıllık güneş saati (Denizli Laodikya)

Tarihin farklı dönemlerinde güneş saatlerinde, kum saatlerinde, klepsidra diye adlandırılan su saatlerinde altın kullanıldığına rastlamaktayız. 13. Yüzyıldan itibaren saat kulelerinin ibrelerinde ve indeksinde altın kaplama kullanılmıştır. Tam tarih bilinmesede ilk altın portatif mekanik saatlere 16.YY başlarında Fransa, Büyük Britanya ve İtalya’nın kuzeyinde rastlanıyor. İngiltere Kraliçesi 1. Elizabeth’e (1533-1603) ait zümrüt, yakut ve incilerle süslenmiş, tek ibreli saat, kayıtlara geçmiş ilk altın saattir.

Breguet Marie Antoinette
Breguet 1160 Marie Antoinette Watch

Altın, doğal rengi parlak sarı olan, işlenmesi kolay yumuşak bir madendir. Saat ve mücevher endüstrisinde dayanıklılığını ve sertliğini artırmak için başka madenlerle karıştırılması gerekir. Genel kullanım 18 ayar altındır. Yani alaşımın %75i altın geri kalanı ise gümüş, nikel, bakır gibi elementlerden oluşur ve karıştırılan madene göre de rengi değişir.

Günümüzde, özellikle Japon quartz krizinden sonra, kurtuluşunu üstün işçiliğine, kültürüne ve romantizmine yaptığı vurguyla markalaştıran ‘’swiss made’’ İsviçre saatçiliği, dünyanın altın saat üretiminin nerdeyse %90nını gerçekleştirmektedir. Üstelik bazı markalar kendi patentli altın alaşımı madenlerini üretmektedir.

Beyaz altın, pembe altın, sarı altın, kırmızı altın, sedna, king gold veya everose. Ortalama lüks tüketicisi, ismi geçen bu madenlerin bir çeşit pazarlama hilesi olduğunu düşünebilir. Ancak kimyasına yapılan ufak müdahaleler onları birbirinden ayıran estetik nüanslara ve hatta markaların ikonik imzalarına dönüştürüyor.

 

ROLEX EVEROSE

Rolex
Rolex Daytona 116505 Everose

Rolex’in Everose ismini verdiği sıcak tonlu pembe altınıyla ilk kez 2005 yılında Daytona serisiyle tanıştık. Muhteviyatında altına pembe rengi vermesi için bakır ve bu pembe rengi UV ışınları, tuzlu su ve ter gibi etmenlerden korumak için platinum bulunmaktadır. Platinum sayesinde ılık kızılımsı pembe rengini hiç kaybetmeyecek olan altın unisex kullanıma uygun bir tona sahip.

 

OMEGA Ceragold ve Sedna Gold

Omega
Omega Seamaster Planet Ocean Chronograph CERAGOLD™

Omega, saatlerinin estetik çekiciliğini artıran ve aynı zamanda sağlamlıklarını ve performanslarını geliştiren malzemeler kullanma konusunda her zaman yenilikçi hamleler yapmıştır ve bazı yeni 18K altın alaşımlarına ve seramik teknolojilerine öncülük etmiştir. Bunların en bilinenlerinden biriside patentli Ceragold teknolojisidir. İlk kez 2012 yılında tanıtılan Ceragold özellikle Seamaster Planet Ocean kasası için üretilmişti. İlk önce gravür işlemi gören seramik yüzeyin içi elektroliz yöntemiyle altınla kaplanır. 18 ayar altının seramikle kombine edildiği bu maden, eşit dağılmış yüksek kontrast ve pürüzsüz bir yüzey hissi vermektedir.

Omega
Constellation Omega Co‑Axial 38 mm Sedna™ Gold

Bir diğer Omega imzası olan Sedna Gold ismini güneş sistemimizdeki en uzak cüce gezegen olan kızıl renkli Sednadan almıştır. Patentli bir altın, bakır ve paladyum karışımıdır. Paladyumun görevi, sedna golda rengini veren bakırın oksitlenmesini önlemektir. İlk kez Omega Constellation modellerinde karşılaştığımız Sedna Gold, saat kasasının pembe altın parıltısının uzun ömürlü olmasını sağlamak için yaratılmıştır.

 

HUBLOT King Gold ve Magic Gold

Hublot
Hublot Big Bang Integral King Gold – Hublot Big Bang Unico Ferrari Magic Gold

Hublot, Big bang koleksiyonuna da ilham veren füzyon felsefesi doğrultusunda saat kasalarında birkaç yenilikçi maden alaşımı kullanmıştır. Daha sonra değineceğim Cermet ve Hublonium yanı sıra kendine has pembe bir tonu olan altın, bakır, platin karışımı King Gold ve 2012 de Big Bang Ferrari modeli ile dünyanın ilk ve tek çizilmez altın olduğunu iddia ettiği seramik karışımı Magic Gold’u saat severlerin ilgisine sundu.

A.Lange & Söhne Honey Gold

a.lange&söhne
Richard Lange Tourbillon Honey Gold

2010 yılında tanıştığımız patentli ve tam formülü bir sır gibi saklanan bu bal renkli altın sadece Lange marka saatlerde kullanılmaktadır. Diğer altın alaşımlarından ve hatta platinden daha sert olan Honey Gold, darbelere ve dış etmenlere karşı çarpıcı derece dayanıklıdır.